Civciv çıkacak!..

A -
A +

Mehmet Ali beyyy!.. Söyle, canım... Yardım et bana, n'olur!.. Ediyorum işte... Kaç numaralı yumurta?.. Mehmet Ali beyyy... Bir senedir arayorum... Civciv çıkacak, kuş çıkacak... Şansım ilk defa güldü.. Gurban olam!.. Bu kadar duygu sömürüsü yapıp küçülmek niye? Alooo. Çarkıfelek mi? Evet, efendim. Muazzez hanımmm!.. Buyrun... Sizi çok beğenirik. Hep seni dinlerik.. Sağ olun, var olun... Muazzez hanımm... Buyrun efendim. Biraz yardımcı olun, n'olur!.. Yoo, bu kadarı da fazla. Böyle bir şey var mı, ya? Telefon edip bir yarışma programına katılmışsın... Güzel güzel konuşsan, sorulara cevap versen ne olur sanki? Biraz da zekanı kullan be adam!.. Olmaz. İlla garibanlık!.. Onun döneminde Çarkıfelek ve Şansa Dansa gibi yarışma programları yoktu. Popstar ve Biz Evleniyoruz falan gibi reality şovlar da ama Süleyman Demirel yine de halkın neye meyyal olduğunu kendi ferasetiyle bulup çıkarmıştı. 1991'de meydanlara inip elinde tuttuğu halkaya geçirilmiş iki anahtarı şöyle bir şıngırdatması ahaliyi coşturmaya yetti ve balık o saat yeme takıldı. Halkın, Demirel'i sırtlamasıyla iktidar koltuğuna taşıması bir oldu. Bu nasıl bir haletiruhiye? 'Saflık' ve 'temizlik' desem; cık, değil. 'Uyanıklık' desem hepten uymuyor. Fakat, Türkiye'nin bazen hiçbir şey yapmadan ve hem de oturduğu yerden büyümek istediği gibi bir hisse kapılıyor ve allak bullak oluyorum. Var mı böyle bir avanta yahu? Hiç çalışmadan sınıf geçmek isteyen öğrenci, tıpkı. Zeka elbette ki işe yarar ama onun da bir sınırı vardır. Kâh sinema, kâh eğlence, kâh arkadaş... sonra da sınıf geçmeyi hayal et. Bu hayal insanın başını döndürür. Dön de dön, dön de dön!.. Türkiye de aynen öyle; zekasına güvendiği için ülke sıralamalarında hep en arkaya düşüyor. Hediye edilen devenin dişine bakılmaz, tamam. Hancının tavuğu, yolcunun artığıyla geçinir, ona da eyvallah. Ama bunun da bir haddi hududu vardır be arkadaş!.. Türk halkının zaafını sadece Demirel biliyor sanmayın. Dünya alem biliyor bunu. Aha, Amerika ve Avrupalı. Alman Dışişleri Bakanı Joschka Ficher, 'Türkiye'yi AB'ye almaya mecburuz' deyip ağzımıza bir parmak bal çalıyor; hepimiz birden 'Varoolll' diye alkış tutuyoruz. 'AB'ye alsa alsa bu adam alır bizi!' Başka bir gün Yeşillerin Almanya Başkanı Claudia Roth, 'Anti-demokratsınız' deyince, 'Vay sen misin bunu söyleyen?' Koca ülke yumruğunu sıkıyor. 'Bu kadın olmasa, kesin AB üyesiyiz.' George Bush, 'Türkiye'nin Kuzey Irak'la ilgili hassasiyetini paylaşıyoruz' diyor. İyi adam! 'Elinizi taşın altına sokun' diyor, kötü adam! Bu ne demek yahu? Koskocaman bir ülke, nasıl olur da kendini okyanusun ortasındaki bir sal gibi çaresizliğe terk eder? Başkasının pohpohlaması veya yermesi bizi neden bu kadar ilgilendiriyor? Kendi stratejilerimiz hani? Kimliğimiz nerede? Böyle yaparak; kaba etlerimize tekme vurmaları için adamlara çizme vermekten öte ne yapıyoruz? MI ACABA?!. NASA'nın Mars'a gönderdiği araç 3 haftada 3 metre yol almış... Bizim standartlarımıza göre süper performans! İhracatçıya ve vergi rekortmenlerine özel pasaport verilecekmiş... Adım Hıdır, elimden gelen budur! Virüs, cep telefonlarına da sıçramış... Telefonumda virüs var seni arayamam!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.