Biz farkına varsak da varmasak da dünya değişiyor; hem de sandığımızdan daha hızlı bir şekilde değişiyor. Eskiden bir şirket, nihai hedefi olan kârı elde etti mi, yeterli sayılırdı mesela. Şimdi öyle değil. O şirketin hem kâr etmesi, hem de sürdürülebilir bir kârlılık trendi yakalaması şart koşuluyor. Bırakın şirketi, hayır işi yapan vakıflar için dahi geçerli bu; geri dönüşümü olan iktisadî bir aktivite içinde olmaları isteniyor. Kaynak bulamazlarsa aktiviteleri duruyor çünkü. Gelişmiş ülke toplumları bir adım daha öne çıkardı bu beklentilerini. Bir şirketin sadece kâr ediyor olması tatmin etmiyor onları. Tamam, şirketlerin asli görevi kârdır. Kâr eden bir firma makbul sayılır ama dediğim gibi yeterli saymıyor bunu batılı. Parasını o şirketin hisse senedini satın alarak değerlendiren yatırımcılar mutlu oluyor belki ama toplumun genelini mutlu etmeye yetmiyor bu performans. Sosyal aktivite de bekliyor batılı o şirketten. Dolayısıyla, batılı şirketler sosyal faaliyetlerin bir ucundan tutmaya mecbur hissediyorlar kendilerini. Şirketlerin vakıf gibi, vakıfların da şirket gibi çalışması isteniyor yani. Bu söylediklerim batı için geçerli. Türkiye'de durum ne? Türk firmalarının da hakkını teslim etmek lazım ki, hemen hepsi eğitime karınca kararınca bir katkı sağlıyor. Hiç değilse 3-5 öğrenciye burs veriyorlar. Yabana atılacak gibi değil bu teşebbüsler. Eğitim çok önemli olmasına rağmen devlet yeteri kadar fon ayıramıyor bu konuya çünkü! Bu arada memnuniyetle görüyoruz ki, Türk firmaları da tıpkı yabancı şirketler gibi diğer sosyal faaliyetlere de iştirak etmeye başladı. Pepsi, Coca Cola, Danone, Metro... gibi yabancı şirketlerle hız kazanan sosyal faaliyetler; İhlas, Koç, Sabancı, Enka, Borusan, Ülker gibi holdingler tarafından eyleme sokuldu. Bu kuruluşlar ya eğitim, ya kültür, ya sanat, ya müzik, ya da amatör spor.. bütçesinden fon ayırıyor ve sosyal amaçlı projelerden biri veya birkaçına para harcıyor. İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB) çok sayıda okul yaptırdı mesela. İstanbul Sanayi Odası ve İstanbul Ticaret Odası başta olmak üzere birçok oda ve borsa öğrencilere burs veriyor. Çevre başta olmak üzere çeşitli eğitim alanlarına ciddi yatırım yapıyorlar. Özince'nin söyledikleri Türkiye Bankalar Birliği (TBB) tarafından 4 senedir yürütülen bir proje var ki, mükemmel! "Çok Yaşa Bebek" projesi. Bu proje gerçekten çok önemli. Önemli çünkü, Yunanistan'da bir yaş altı bebek ölüm oranı binde 5 iken, Türkiye'de 6 kat daha fazla. Türkiye'de 5 yaş altı çocuk ölüm oranı binde 37 civarında; Yunanistan'da ise hemen hiç yok. Fransa bu meseleyi zaten çoktan halletmiş bir ülke. Orada 1 yaş altı bebek ölüm oranı da 5 yaş altı ölüm oranı da binde 4. Hadi, Fransa gelişmiş bir ülke diyelim; Romanya, Polonya, Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti ve Suriye'ye ne demeli? Oralardaki rakamlar da üç aşağı beş yukarı Fransa gibi. Türkiye'den bir tek İran önde çocuk ölümü konusunda. İran'da 1 yaş altı bebek ölüm oranı binde 33, 5 yaş altı ölüm oranı ise binde 56. Anne-baba eğitimi çok önemli olmasına rağmen; Türkiye'de yok böyle bir şey. Annenin ihmalinden dolayı çocuk bir karış su dolu leğende boğuluyor. Alışveriş merkezlerinde bile doğru dürüst tedbir alınmıyor maalesef! Türkiye'de doğum yapan kadınların yüzde 26'sı doktorsuz doğum yapıyor. Çocukların yüzde 70'i 5 yaşına kadar sadece bir kez doktor kontrolünden geçiyor. Böyle bir Türkiye'nin gelişmiş ülkeler seviyesine gelmesi için bir fırın ekmek yemesi lazım. Bu konuda atılması gereken birçok adım var çünkü. Eğitim ise en başında geliyor bu adımın. TBB Başkanı Ersin Özince, "Çok Yaşa Bebek" projesinin hedeflediği faaliyetleri anlatırken, "Bebeklere tıbbi müdahale yapılabilmesi için hastanelere, ihtiyaçları doğrultusunda cihaz bağışlıyor ve anne-babalara dönük eğitimleri destekliyoruz" dedi. Alınan mesafe hiç de yabana atılır gibi değil ha, onu da söyleyeyim. 4 yılda Türkiye'nin 36 ildeki 49 hastanenin çocuk acil tıp ve bakım ünitelerinin cihaz eksikliği giderilmiş. Tamı tamına 331 cihaz. 2003-2004 yılında bin 690 çocuğa bu cihazlarla müdahale edilmiş. 2004-2005 yılında ise 5 bin 83. 2006 senesinde ise 10 bin çocuğa ulaşmış bu rakam. Ersin Özince, bu seneki hedeflerini 50 il'e ulaşmak ve daha çok çocuğun sağlıklı bir geleceğe kavuşturulması olarak açıkladı.