Dünya değişiyor. Sancılı bir dönem. Kimi değişimin getirdiği krizle cebelleşiyor. Kimi kendi pozisyonunu sağlamlaştırmak için başkalarına saldırıyor. Kimileri de sırtına binen diktatörlerden kurtulmaya çabalıyor. Türkiye de öyle: Dev dalgaların üzerinde kalmaya çalışıyor. Kalsın ki, 2020'li yıllarda dünyanın 10 büyük ekonomisinden biri olsun. Nedir bu dalgalar? Kabaca ikiye ayırmak mümkün bu meseleleri; "iç" ve "dış" diye. İç meseleler belli. Türkiye büyüme potansiyeli olan bir ülke. Genç nüfusa sahip. Bu potansiyeli harekete geçirmesi lazım. O da para ile oluyor. Da... Türkiye'nin o imkânı yok; daha doğrusu sınırlı! Türkiye tasarrufu fazla olan bir ülke değil çünkü. Ne zaman büyümeye niyetlense "cari açık" problemiyle yüz yüze geliyor. Borç kaynakla da olmuyor bu iş. Dökme suyla nereye kadar? Ancak her halükârda büyümesi lazım. Son dönemde 2 teşvik uygulaması devreye sokuldu. Her ikisi de doğru ve ekonomiye can suyu olacak nitelikte. Sanayi ve hizmet sektörü teşvik ediliyor. Ayrıca tasarrufları teşvik edici kanunlar da çıkarıldı. Bunların hepsi iyiye gidişin işareti. Yabancı yatırımları arttırıcı kararları da yabana atmamak lazım. Türkiye'nin öz kaynaklarıyla yapmaya imkân bulamadığı yatırımları yabancı sermaye ile yapması kadar normal bir şey olamaz. Borç kaynak kullanmaktan daha iyi bir kere. Türkiye'nin en büyük problemlerinden biri de terör meselesi hiç şüphesiz. Ne yapıp edip çare bulması lazım. Çözüm çok da zor değil aslında. Halkın birlikte yaşama alışkanlığı var ve toplumdan çok, siyasi aktörler büyütüyorlar bu meseleyi. Büyüttükleri gibi çözmeleri de lazım. Gelelim "dış" meselelere. Orta Doğu kaynıyor ve dünyanın gözü bu bölgede. Gündemin en ön sırasında ise Suriye var. Düşürülen Türk jetinin yankıları devam ediyor ve Çin, Rusya ve İran Suriye'nin yanında yer alırken; BM, NATO, ABD ve AB Türkiye'nin yanında yer aldı. Bu devler, sadece seyirci olarak pozisyon almadı; her birisi bir parçası olayın. Türkiye-Suriye meselesi iki komşu ülkenin meselesi değil yani. Dünyanın meselesi. Türkiye de itidalini kaybetmeden dimdik duruyor gelişmelerin arkasında. Öyle olması da lazım. Bir ülkenin gelişmesine en fazla komşularının katkı verdiği bilinen bir gerçek. Amerika mesela. Kuzeyinde Kanada, güneyinde ise Meksika, Arjantin ve Brezilya ile gerçekleştirdiği ticaretle büyüdü. Türkiye de aynı yoldan gidiyor ve başarılı sonuçlar alıyor. Irak pazarı Türkiye'nin krizden çıkmasında önemli rol oynadı. Hakeza Libya; Türk müteahhitleri çok büyük projelere imza attı bu ülkede. Suriye pazarı da Türkiye'nin vazgeçemeyeceği bir pazar. Dolayısıyla bu ülke ile ilişkilerini çok dikkatli bir şekilde yürütmesi lazım. Türkiye aldığı tedbirlerle "iç" meselelerini halletmeye çalışıyor. Fakat "dış" meseleleri daha da önemli. Uzun vadeli kalkınması bölgede üstleneceği role bağlı. İhracatını, yatırımlarını ve ortaklıklarını bölge insanı ve firmaları ile yapacak çünkü...