Dönüp geriye şöyle bir bakan Türkiye'nin 20 sene öncesine göre turizm sektöründe nasıl bir hamle yaptığını görür hemen. Sahiller dünyada eşi emsali olmayan otellerle doldu. Golf sahaları tam zamanında devreye sokuldu ve paralı turistleri çeken birer cazibe merkezi haline geldi bu tesisler. Turizm ve otelcilik okulları bu işletmelere eleman yetiştirmek için adeta yarışıyor. Sonuç başarı tabii. De, müşteri talepleri değişiyor!.. Nasıl bir değişim bu, derseniz anlatayım. 2004 yılı rakamları, dünyada 760 milyon kişinin turist olarak dolaştığını gösteriyor. Bu dolaşımın para değeri tamı tamına 500 milyar dolar. 2020 yılında turist sayısının 1 milyar 600 milyonu bulacağı tahmin ediliyor; maddi değerinin ise 2 trilyonluk bir gelire tekabül edeceği şeklinde. Sayılar büyük, rakamlar muhteşem. Peki, değişen ne? Talep değişiyor, talep!.. Turist artık "deniz, kum ve güneş" şeklindeki hizmet anlayışından bıktı. Değişiklik istiyor. Dolayısıyla gündeme destinasyon geliyor. Bölgelere ilgi yani. Bir turizm dergisi veya internet portalının antik kentten bahsetmesi yetiyor insanlara. Uçağa atlayan pır!.. milyonlarca insan o bölgeye akıyor. Türkiye bu yeni anlayış için biçilmiş kaftan. Birincisi bakir olması; Türkiye'deki bu hazineyi henüz gören yok. İkincisi ise tarihî eserlerin bütün dünyanın oburluğuna ve iştiyakına cevap verecek kadar bol olması. Ege, Akdeniz, Doğu ve Güneydoğu Anadolu. Bu toprakların her karışı tarih. Her adım başı tarihî bir eser... Her köşe yeni bir döneme açılıyor... Her dağ, başka bir dağda kurulan medeniyetin sıçrama taşı. 10 bin sene içinde hangi devlet kurulmuş, hangi medeniyet yaşamışsa hepsi bu topraklar üzerinde gerçekleştirmiş mevcudiyetini. Ayrıca doğu ve batı medeniyetleri yine Anadolu'da buluşup başka bir sentezle yol almış... İşin en önemli tarafı şu: Şayet bu kadar tarihî eseri satın alıp bir yere yığayım desen trilyonlarca dolar parayla yapılmaz bu söylediğim. Fakat Türkiye sahip bütün bunlara. Yani, trilyon dolarlık bir sermaye bu topraklarda yatıyor. Şimdi bu sermayenin işletilmesi lazım. Kim yapacak bunu? Bu sorunun cevabını vermeye çalışan birçok kurum ve kuruluş var aslında ama hiçbirisi iş bitirici hamleyi yapamıyor. Yapamıyor çünkü, mahalli mantıkla global sahnede oynamak mümkün değil!.. Bu tarihin tam bir profesyonellikle ve entegre bir şekilde ele alınması şart. Tarsus, İskenderun, Antakya, Gaziantep, Şanlıurfa, Adıyaman, Siirt, Mardin... Bu inci gibi sıralı şehirleri saya saya taa Van'a kadar gitmek mümkün. Peygamberler diyarı olanları da var, evliyalar kenti de. Krallar ve imparatorlar yine bu topraklarda hüküm sürmüş. İnanç turizmi, tarih ve kültür turizmi.. Hangisini istersen onu yap. Yeter ki, bu coğrafyada konaklama yerlerinin nerede olacağını, alışveriş merkezlerinin hangi standartta hizmet vereceğini, yeme-içme mekanlarının hangi güzergah üzerinde bulunacağını ve hepsinden önemlisi ulaştırma şartlarını kolaylaştıran imkanların nasıl sunulacağını ihtiva eden kapsamlı bir proje yapılsın. Bu söylediklerim olsun Türkiye'ye en az 50 milyon turist gelir ki, nereden bakılırsa bakılsın 40-50 milyar dolar para demektir bu.