Antalya Belek'te iki tıp kongresine katıldım. Bunlardan birisi "Nükleer Onkoloji", bir diğeri de "Metabolik Sendrom" sempozyumuydu. Nükleer Tıp'tan bilahare bahsedeceğim. Önce, Metabolik Sendrom. Önemli çünkü. Hareketsiz ortamlarda çalışan bireylerde görülen metabolik sendromun görülme sıklığı bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de hızla artıyor. Türkiye'de her üç 3 kişiden birinde metabolik sendrom görülüyor. Kişi masa başında oturuyor ve yoğun stres altında çalışıyor; hele bir de kötü besleniyorsa, yandı! Onun için zaten "modern yaşam hastalığı" diyorlar ya metabolik sendroma. En önemli belirtisi ise "bel çevresindeki yağ dokusunda fazlalaşma", daha doğrusu göbeklenme. Göbek, kötü huylu (LDL) kolesterol düzeyinin ve kan basıncının yüksekliği ile kan şekerinin olması gereken rakamın üzerinde bulunmasının en belirgin işareti. De... çare ne? Nasıl korunacağız bu meretten?!. İşte Kongre'de bunlar tartışıldı işte. Tembelleşip göbek bağladın mı yandın! Çünkü, bel kalınlığı birçok hastalığın işareti. Artı, kalp çevresindeki yağ dokusu; o da büyük risk. Kolesterol, kan şekeri ve tansiyon. Bunların hepsi de yağ dokusu kalınlaşmış (göbekli) insanları seven ve onların vücudunda barınan hastalıklar. Kalp basıncının artması da öyle tabii. Bütün bu hastalıklara karşı yapılacak olan tek bir şey var; hareket ve az yemek!.. Vücudun ne kadar yakıyorsa, o kadar ye! Metabolik Sendrom Derneği Başkanı Prof. Dr. Aytekin Oğuz'a yaz aylarının yaklaştığını şu günlerde kadınların vücuttan "yağ aldırma" alışkanlıklarının depreştiğini hatırlatarak; bu işin doğru olup olmadığını sordum. "Asla" dedi Oğuz. "Bunun estetik bir faydası olsa dahi, sağlık yönünden çok zararlı!" Bu operasyonla, hastalığa neden olan yağlar değil, faydalı yağlar alınıyormuş çünkü. Prof. Oğuz ve arkadaşları, ilaçla kilo vermenin de mahzurlu olduğuna işaret ettiler. Egzersiz yapanlar ancak kullanabiliyormuş bu ilaçları. O da 6 ay. Yani, "Hem ye, hem ilaç kullanıp zayıfla" diye bir şey yok tıp literatüründe. Tek çare, az yemek. Sınırı aşıp aşmadığını tayin etmek kolay aslında. Bel kalınlığı erkekte 95, kadında 85 santimetreyi asla geçmesin. Sofra şekeri ve bundan yapılı her şey. Meyve suyu, meşrubat. Mayonez. Ketçap. Cips... bunlar terk edilmesi gereken yiyecekler. Bir de yarı yarıya azaltılması gerekenler var: Makarna-pilav- ekmek üçlüsü. Kızartmalar. Hamur işi gibi. Ha, bir de şu var: Beyaz ekmeği mutlaka terk edin ve pirinç yemeyin. Pirinç yerine bulgur pilavı tavsiye ediliyor. Devamlı yapılması gerekenler ise şunlar: Az ve sık beslenme. Günde 3-5 öğün meyve. Peynir ve süt. Her öğle-akşam öğününde salata ve yoğurt. Haftada 5 gün yarım saat yürüyüş de gerekli tabii.