Doğrusu ne bunun?

A -
A +

Doktor, bu ne? Ev. Ya bu? O da ev. Peki, şu? Otomobil. Ya diğeri? Cip!.. Bu anekdot esnaf bir dostumla aramızda geçen diyalogdan çıktı. Dostum çalışkan bir insan. Allah daha çok versin, kazandı da. Kazancını gayrimenkul ve otomobil alarak değerlendiriyor. Ona göre en doğru yatırım aracı bu. Tasarruflarını dilediği gibi değenlendirmek onun en tabiî hakkı. Kim ne diyebilir ki? Ben de demiyorum aslında. Sadece, düşünüyorum. Kaynakları bu şekilde değerlendirmenin ekonomiye bir katkısı var mı acaba? Ne Türkiye'yi yönetenler, ne de iktisatçılar maalesef bu sorunun cevabını hiç aramadı!.. 30 sene onunla koyun koyuna yaşayan Türkiye bugünlerde enflasyonu unuttu. Şimdi moda cari açık! Yani dış açık. Daha doğrusu, ülkenin döviz dengesi. 'Cari işlemlerin açık. Seninki benden açık!' Bu konu üzerinde yoğunlaşan iktisatçıların çok sayıda fikirleri varsa da ben onları iki gruba ayırıyorum. Bunlardan biri, 'Cari işlemler açığını düşürmek için faiz oranlarını aşağı çekmek lâzım' diye kestirip atıyor. Diğeri ise, 'Olur mu öyle şey' deyip; 'Bunun tek bir yolu var o da, döviz fiyatlarını arttırmaktır' fikrinden hareket ediyor. Bizim memlekette buna 'geyik muhabbeti' denir ki, şimdiye kadar kimseye bir faydası olmadı bu tür muhabbetlerin. Dostlar alışverişte görsün! Türkiye'nin esas meselesi para. Daha doğrusu parasızlık. Bir de tabii eldeki mevcut tasarrufların doğru kullanılmaması gibi çok kötü bir alışkanlığımız var ki, bu iki illet bir araya gelince borç batağında yüzen bir ülke olmaktan kurtulamıyoruz bir türlü. Bu borç var olduğu müddetçe Türkiye'ye rahat yüzü yok! Ben bunu bilir, bunu söylerim. Hollanda'dan bir örnek vereyim size. Bu ülkenin nüfusu 13 milyon, yüzölçümü de öyle ahım şahım bir şey değil, hepsi hepsi bizim Konya kadar. Emeklilik fonları ise tamı tamına 383 milyar dolar. Hakeza İsviçre, onunki de öyle: 270 milyar dolar. Her iki ülkenin emeklilik fonu oranı Gayri Safi Yurt İçi Hasılası'ndan (GSYİH) daha fazla. ABD'den hiç bahsetmeyeyim, onların fonları dudak uçuklatan cinsinden: Tam 5 milyar 115 milyon dolar. Türkiye ise yürekler acısı. Nefatif! Bireysel emeklilik sistemi 70 milyon dolar kadar bir portföy büyüklüğüne ulaştı ama ne ki bu? Devede kulak bile değil!.. Halbuki, OECD ülkelerini gelişmiş ülke yapan işte bu fonlar. Bu fonlarda biriken kaynakları; kurumsal yatırım şirketleri marifetiyle yönetip yatırım yaptılar hep. Bu kuruluşların herbirinin çatısı altında yüzlerce, binlerce uzman portföy yöneticisi barınıyor tabii. Türkiye'de de olsaydı bu fon, ülkenin finans dengesi zaten bozulmazdı. Bozulsa bile anında yörüngesine otururdu ama maalesef yok! Kurumsallaşma olmadığı için tasarruflar da yerini bulmadı tabii bir türlü. Finans sektörüne gitmesi gereken tasarruflar; ya gayrimenkulde değerlendirildi, ya otomobilde, ya da yastık altında öyle durup atıl kaldı. Türkiye'nin ne yapıp edip kaynak bulması lâzım. Kendisinde yok. Geriye tek alternatif, yabancı sermaye kalıyor. Şayet yabancı sermayenin gelmesini sağlayan hukuki altyapı kurulmaz ve bürokratik engeller kaldırılmazsa; Türkiye ne ederse etsin, yine de kurtulamaz cari açıktan ve devalüasyondan. MI ACABA?!. Kaddafi "ABD düşmanıydım, pişmanım" demiş... Onun kuyruğu da sıkıştı anlaşılan! *** Türkiye'de her yıl 200 bin kişi kalpten ölüyormuş... Kalbi olan ölüyor, desene şuna! *** Esnek ve pratik olanlar 100 yaşına kadar yaşayabilirmiş... Bir örneği var mı acaba bu tip insanın! *** IMF'nin 1998'de Rusya'ya yolladığı 4.8 milyar dolar hâlâ bulunamamış... Bizde ise paranın gittiği yer belli de, kullanıldığı yer bilinmiyor!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.