Doğu'nun tadını çıkardım

A -
A +

Çok önce söyledim; iznimi Doğu Anadolu'da kullanacağım, diye. Öyle de yaptım. Hakkari, Van ve Bitlis taraflarını gezdim. Nehri, Arvas ve Gayda başta olmak üzere birçok mekânı ziyaret etme imkânım oldu. Dönüşte, eşin dostun gördüklerimi soracağını sanıyordum; yanılmışım: "Hangi cesaretle gittin oraya" türü sorularla karşılaştım. Doğu'da terör var ya! Hemen belirteyim ki, Doğu'da asayiş berkemal. Batı'dan farkı yok. Dağ bayır dolaştım, hiçbir problem yaşamadım. Ahali işinde gücünde. Evet, karmaşa yok değil var ama nispi. Şehrin belli bir sokağında toplanıp protesto yürüyüşü yapıyor, ya da taş atıyorlar. Hepsinin yeri daha önceden tespit edilmiş yani. Geri tarafta hayat normal seyrinde devam edip gidiyor. Köylü çiftte çubukta, esnaf ticaretini yapıyor. Yolcu yoluna gidiyor. Şehirden şehre geçişlerde kontrol var tabii. De... "kimliğini göster, geç"ten ibaret bir güvenlik tedbiri. Doğu Anadolu malum, dağlık bir bölge. 2 bin 500 ile 3 bin 500 metre arasında değişiyor bu dağların yüksekliği. Birinden iniyor diğerine tırmanıyor insan. Hâlâ kar vardı mesela dağların zirvesinde. Dağına göre 2-3 metreyi bulan bu karlar eriyip vadileri suluyor. Adım başı bir çağlayan veya akarsuya rastlamak mümkün; buz gibi. Kürtlerin "Çem-i mezın" dediği bu su başlarında oturup yediğimiz karpuzun tadı damağımda! Suyun coşkusunu ve etrafa yaydığı serinliği anlatamam... Gerçekten mükemmeldi. O muazzam su akar da etraf yeşil olmaz mı? Yeşil; hem de yemyeşil. En fazla da ceviz ağacı var. Vadide toprak su kadar bol değil maalesef; kıt. Dağın biri biter bitmez, öbürü başlıyor çünkü. O el kadar vadide 20-30, bilemedin 50-60 haneli köy kurulmuş ve evlerin bahçesinde sadece hane halkının yiyeceği kadar sebze meyve yetiştirilebiliyor. Ahali geçimini daha çok arıcılık ve hayvancılıktan sağlıyor. Ya da alabalık çiftliği. Görüp yaşadıklarımı sizlerle paylaşacağıma söz vermiştim. Fakat, geri alıyorum bu sözümü. Geri alıyorum çünkü, gördüklerimi anlatmamın imkânı yok. Görmek lazım. Oralarda görüp yaşadıklarımı anlatmaya ne kalemim, ne kalbim, ne de bilgim müsait. Ancak, şu kadarını söylemeden geçemeyeceğim. Bölge, o yüksek dağları gibi yüce evliyalara da sahip. Dağlar nasıl vadileri bol suya gark etmişse, o veli kişiler de, bölge insanını irşat edip onları ilim ve irfanla beslemişler. Hayat tarzı o sayısız âlim, ulema tarafından şekillendirilen yöre halkının en belirgin hasleti; misafirperverliği. Misafirle ekmeğini paylaşmaktan mutlu oluyor Doğu halkı. Ayrıca, sevgi ve saygı dolular. O kadirşinas insanları tanımak lazım. Ki, bunca fitne fesada rağmen ülke nasıl ayakta duruyor, anlaşılsın.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.