Dikkatinizi çekti mi, bilmem? Türk sanayicisi son 3-5 senedir ne bankalara sataşıyor, ne de faizler yüksek diye yakınıyor. Neden acaba? Halbuki Türkiye'de faizler yüksek ve tüketici ev kredisi almaktan bile imtina ediyor. Sanayici sanki bu ülkede yaşamıyor. Yüksek faiz diye bir derdi tasası yok. Bu neden böyleydi biliyor musunuz? Söyleyeyim!.. Dünyada likidite bolluğu yaşanıyor. Dile kolay 3.5 trilyon dolar bir para yüzer gezer vaziyette dolaşıyor dünyanın dört bir köşesinde. Finans kuruluşları bu parayı nereye satacağını bilemez bir durumda. Türkiye'de uygulanan son 5 senelik program Türk ekonomisini güvenilir ekonomiler arasına taşıdı; dolayısıyla Türk banka ve sanayicisinin kredi notu yükseldi. Türk özel sektörünün dış piyasalara olan toplam döviz borcu haziran ayı sonu itibariyle 139 milyar dolar. Bu borcun 42 milyar dolarlık kısmı finans kuruluşlarına ait, 97 milyar doları ise özel kesime. Neden olmasın ki? Dışarıda faiz Türkiye gibi değil ki, düşük. Üstüne üstlük bir de YTL'nin döviz karşısında değer kazanması var. 1 dolar neredeyse 1 YTL'ye eşitlendi. Döviz kurunun düşmesiyle şirketlerin birçoğu kârlı duruma geçti tabii. Dövizdeki son düşüşün ardından döviz borcu olan şirketlerin 2 milyar dolar kâr yazdığı ifade ediliyor. Bu 2 milyar dolar, döviz kurunda yaşanan düşüşten kaynaklanıyor tabii. Aynı firmaların ödediği faiz belki bu kadar bile değil. Yani, yurt dışından borçlanan firmalar bu durumda eksi faizle borçlanmış oluyor bir yerde. Hep "faizler yüksek, yöneticilerimiz uyuyor mu?" diye feryat eden Türk sanayicisinin sesi neden çıkmıyormuş anladınız mı? Sesi çıkan yok mu? Var! Kim onlar? "Anadolu aslanı" falan diye başı okşanan KOBİ'ler var ya, işte onlar!.. Adam ne yurt dışından borçlanabiliyor, ne de içeriden. Dışarıdan borçlanayım dese, hangi bilançoyu gösterip hangi bankadan teminat mektubu alacak da kredi talebinde bulunacak?!. İçeri daha fena! Faiz oranı neredeyse yüzde 20, dokunanın elini yakıyor. O zaman basıyor feryadı: "Yandım, öldüm, bittim!" KOBİ'lerin bu sesini duyan var mı? Sanmam! Ülke öyle toz duman içindeki kimsenin kimseyi duyacak hali yok! Peki, bu döviz kurundaki düşüşten ihracatçı memnun mu? Değil tabii. Ha bire "çare" diye yakınıp duruyor. Memnun olsa yakınır mı? Ancak, hemen belirteyim ki; ihracatçı sanayicinin tuzunun kuru olduğunu biliyor. Dolayısıyla, "ihracatçıya özel" bir çıkış yolu istiyor. Maksat, yapacağı bir şey varsa, onu, yurt dışından borçlanan sanayicinin hışmına uğramadan yapmak! KOBİ'lere çekidüzen Kamunun durumu da fena değil aslında. Toplam borç stoku 87 milyar dolar. Bunun 15 milyar doları Merkez Bankası'nın borcu, hem de geriye kalan 72 milyar doların neredeyse 71 milyar doları orta ve uzun vadeli. Bir problem yok yani. Ekonomik gidişattan kamu kesimi ve özel kesim memnunsa, altta kalanın canı çıkar da kimsenin haberi olmaz. Bu durumda altta kalan kim oluyor sizce? KOBİ ve tüketici, değil mi?.. Bir de aktifindeki parayı eskisi gibi kolay satamayan bankalar. Banka yine neyse, sattığı kadar borçlanıp az kârla iktifa eder ve vaziyeti kurtarır. KOBİ'lerin durumu ne olacak? Zurnanın zırt dediği yer burası işte!.. Şunu kabul etmek lazım ki, ihracatçının hepsi dış borç bulabiliyor değil. KOBİ statüsündeki ihracatçıların hali perişan; büyüklerin girdiği kapıdan giremiyorlar. Bilançoları böyle bir avantaj sağlamıyor onlara. Şimdi eğri oturup doğru konuşmak lazım. Türkiye'deki KOBİ'lerin önemli bir kısmı hâlâ aile şirketi ve faaliyetlerini kurucu patronun kontrolünde sürdürüyorlar. Bu şartlar altında ne profesyonelleşmeleri mümkün, ne de hukuki yapılarını iyileştirmeleri! Patronun eline daldırıp daldırıp kendi parası gibi harcadığı bir kasası varken; hiçbir finans kuruluşu o firmaya kredi vermez. Önce bunun halledilmesi gerekiyor. Aile şirketlerini bu bataklıkta beslenerek gününü gün etmeye teşvik eden en önemli faktör, hiç şüphe yok ki kayıt dışı! Şayet, vergi ve sosyal güvenlik reformları devreye sokulur ve kayıt dışı ile ciddi mücadele edilirse bu firmalar ister istemez kendilerine çekidüzen verir ve hem kendileri, hem de ekonomi istikrara kavuşur. Maliye ile Çalışma bakanlıkları ne yapıp edip bu reformları uygulamaya sokmalı. Sokmalı ki, Türkiye ekonomisi düzlüğe çıksın ve sürdürülebilir büyümeyi sağlasın. Vergi ve sosyal güvenlik reformları uygulandığı takdirde işletmelerin hem borç bulmaları kolaylaşacak, hem de yabancı ortak almaları. ..... TEBRİK: Ramazan Bayramınızı tebrik eder, bu mübarek günlerin size, sevdiklerinize ve sizi sevenlere iki cihan saadeti getirmesini dilerim.