Türkiye ekonomisi 2010 ve 2011 yıllarında sırasıyla yüzde 9.2 ve yüzde 9.8 büyüdü. Fakat arkası gelmedi. 2012 yılında sert bir düşüş yaşadı ve gerçekleşen büyüme yüzde 2.2 oldu. 2011 yılında Çin'den sonra dünyanın "en hızlı büyüyen" ikinci ekonomisi konumundayken, 2012 yılında "en hızlı yavaşlayan" 5'inci ülkesi konumuna geldi. Geçen sene Türkiye dünyanın 17'nci büyük ülkesi oldu ama bu hızlı bir küçülme kaydeden Hollanda'nın bir basamak düşmesi ve 18'inciliğe inmesinin bir sonucuydu.
Türkiye ekonomisinde yaşanan büyümenin baş aktörlerinden biri hiç şüphesiz inşaat sektörüydü. O sektör de doyuma ulaştı ve 2011 yılında yüzde 11.5 büyümüşken, 2012 yılında yüzde 0.6'da kaldı. 2012 yılında yapı ruhsatı verilen binaların yüzölçümü yüzde 22.3 artış gösterdi ama yapı kullanma izin belgesi verilen bina yüzölçümü yüzde 2.9 azaldı. Bunlar konut stokunun arttığını gösteren önemli göstergeler. 2012 yılında ruhsat verilen 746 bin dairenin önemli bir kısmının piyasaya sunumu bu sene gerçekleştirilecek. Ki, bu da bina arzının daha da büyüyeceği anlamına geliyor. Arz var ama talep yok! Dolayısıyla konut stoku artıkça artıyor.
Müteahhitlerin önemli bir kısmı "yap-sat" sisteminden, "sat-yap" tercihine geçti. Tüketici eskiden alacağı binayı görüp alıyordu. Yeni dönemde görmeden alma durumunda kalacak ki, bu da tüketici mağduriyetinin artması gibi bir risk taşıyor.
Hükümet konut stoklarının erimesi hususunda gayret sarf ediyor. Mütekabiliyet şartlarını yumuşattı mesela ve hemen her ülke insanının Türkiye'den gayrimenkul satın almasına imkân verdi. Türkiye'de bina almış olanlara bir yıl oturma izni hakkı tanıdı. Ki, eskiden 3 ay ile sınırlıydı bu. Şayet konutunu satmamışsa, her sene yenileniyor ayrıca bu izin. Bu gibi kararlar konut satışını kıpırdattı kıpırdatmasına ama stoku eritmeye yetmedi hiçbirisi.
2011 yılında yüzde 10 büyüyen imalat sanayi 2012 yılında yüzde 1.9 büyüdü. Lojistikte de aynı yavaşlama görülüyor: 2011'de yüzde 10.5 büyümüşken 2012'de yüzde 3.2 büyüdü. Hakeza toptan ve perakende ticaret. Orada da yüzde 11.2'den yüzde 0.1'e sert bir düşüş yaşandı. Tarım ve hayvancılıkta da yarı yarıya bir azalma olduğu görülüyor.
Türkiye'nin tek tesellisi, krizden çıkamayan gelişmiş ülkelerden daha iyi durumda olması. Amerika 16 trilyon doları aşan kamu borcunu azaltmak için harcamalarını kademeli olarak kısıyor. Savunma ve mahalli yönetim harcamalarında kesintiye gidiyor. Fakat şöyle bir riski var bunun: ABD ekonomisinin yarım puan küçülmesi 750 bin kişinin işini kaybetmesi anlamına geliyor! Çin dış ticarette ABD'nin önüne geçti ve 2013'te yüzde 7 büyüme hedefliyor.
AB hâlâ zayıf seyrini sürdürüyor ve işsizlik çok yüksek oranlara çıktı. Kur savaşları ciddi boyutlara ulaştı. Japonya Yen'in değerini yüzde 20'yi aşkın oranda devalüe etti ve pazar payını yükseltti. Bunu gören Avrupa ülkeleri de euronun değerini düşürmeye mecbur kaldı. Bu arada Çin para birimi Renminbi değer kazanıyor.
ABD ve Avrupa ülkeleri Doğu ve Orta Doğu ülkelerine inmeye çalışırken, Çin ve Rusya Afrika üzerinden Batı'ya kaymanın yollarını arıyor. Türkiye'nin avantajı ise komşuları. 1 milyar 500 milyon nüfuslu bölgeye Türkiye'nin nüfus etmesi mümkün. Yeter ki bu avantajı iyi kullansın.