İstanbul kapılarını dünyaya aralıyor ve Türkiye, Avrupa ile Asya arasında köprü fonksiyonu bir kere daha ifa ediyor. "CeBIT Bilişim Eurasia" bir ay sonra, yani 6 Eylül Salı günü Beylikdüzü'nde açılıyor ve 11 Eylül 2005 Pazar günü akşamına kadar devam edecek bu dünyanın en büyük bilgi ve iletişim teknolojileri fuarı. Her sene yapılan ve hükümet yetkililerini, bürokratları, belediyeleri ve özel kuruluşun tepe yöneticilerini çatısı altında bir araya getiren ve bu kesimlerle halk arasında bilgi alışverişini zirveye taşıyan "CeBIT Bilişim Eurasia" yine bir sene kendinden bahsettirecek ciddi bir organizasyonla geliyor. CeBIT Genel Müdürü Şafak Alpay bu sene fuarın "iş dünyası", "dijital hayat" ve "telekomünikasyon" temalarına göre üç bölüme ayrıldığını bildirdi ki, bu uygulamanın çok isabetli olduğunu hemen söyleyebilirim. Gelişen teknoloji kamuyu ayrı, şirketleri ayrı, fertleri daha ayrı ilgilendiriyor çünkü. Dolayısıyla fuarda belli temaların farklı bölümlerde toplanmasının ziyaretçilere sağlayacağı kolaylıkları söylemeye gerek var mı? Ayrıca, zamanın çok önemli bir unsur olduğunu dikkate alarak fuara gelen ziyaretçilerin aradıklarına en kısa yoldan kavuşmaları için fuar girişine kafi sayıda "bilişim danışmanı" yerleştirdiklerini söyledi Şafak Alpay. "Akıllı randevulaşma" adını verdikleri ve cep telefonu ya da internet'le erişilebilecekleri akıllı bir sistem sayesinde ziyaretçilerin daha fuara gelmeden önce bilgi almak istedikleri konu her ne ise o konuyla ilgili birimden randevu alması da mümkün hale getirilmiş. CeBIT Bilişim Eurasia'da ziyaretçilere yönelik sayılamayacak kadar yenilik varsa da birine daha temas edip geçelim: 20 ilden kalkan otobüsler, teknolojik yenilikleri görmek isteyenleri Anadolu'dan İstanbul'a taşıyacakmış bu sene. CeBIT'in finanse ettiği bu organizasyon; sanayi ve ticaret odalarının iş birliğiyle gerçekleştirilmiş. Biz istesek de istemesek de; bilgi ve teknoloji günlük hayatımıza girdi. İnsanın yapması gereken birçok işi bilgisayar yapıyor artık. İnsana düşünme fırsatı veriyor tabii bu bilgisayarla yapılan iş taksimi. Ayrıca, firmaların rekabet şansı da arttırıyor. Türkiye'de faaliyet gösteren kompütör şirketleri olsun, yazılım şirketleri olsun; hiç de fena değiller. İşlerini profesyonelce yapıyor bu firmalar. Hele TÜBİTAK ve KOSGEB'in bu konuda yaptığı başarılı çalışmalar ve başta KOBİ'ler olmak üzere işletmelere verdikleri destek, Türkiye'nin bilişimle kucaklaşmasını hızlandıran çok ciddi faaliyetler. Bu arada üniversiteleri de unutmamak lazım. Sanayi ve üniversite iş birliğinin en güzel örnekleri veriliyor bu konuda. Ki, bunlar takdire şayan gelişmeler. Bütün bu değerler ve iyi niyetli çalışmalar bir araya gelince, Türkiye neden Avrasya'nın bilgi ve teknoloji merkezi olmasın? Olur, hepsi olur. Yeter ki, bilgi toplamayı; değerlendirmeyi ve kullanmayı iyi bilelim. Bu sene yine 160 bin kişinin ziyaret edeceği tahmin edilen bu fuarın ardından Türkiye'nin bu konuda daha bir bilinçleneceğini ümit etmekten başka ne kalıyor geriye?