Türkiye ekonomisi "iki ileri bir geri" durumundan çıkamıyor bir türlü. Nasıl çıksın ki? Finans darboğazını aşamıyor bir kere. "Azıcık yatırım yapayım" ya da "biraz daha ihracat gerçekleştireyim" deyiverse; "cari açık" denen baş belasıyla burun buruna geliyor. Türkiye daha 1960'lı yıllarda çengelli iğneyi dahi ithal eden bir ülke idi. 70'li yıllarda "5 cent"e muhtaçtı ama artık hepsi geride kaldı onların. Bugün çok farklı bir yerde Türkiye. Dünyanın dört bir yanına sanayi mamulü ihraç ediyor. Hedefinde 2023 yılında 500 milyar dolar tutarında ihracat gerçekleştirme var. Yapar mı? Yapar. 1923-2011 yılları arasında Türkiye ekonomisi yılda ortalama yüzde 4.7 oranında büyüdü. Her sene yüzde 10 büyüme potansiyeli var ayrıca. Da... ah bir de şu finans zorluğu olmasa! 2009 yılında global kriz yaşandı malum. Dünya ekonomisi çöktü âdeta. Buna rağmen Türkiye 2010 yılında yüzde 9.2; 2011'de ise yüzde 8.5 büyüdü. Gel gelelim 2012 yılında frene basmak zorunda kaldı. Dedim ya; iki ileri bir geri. Sebep belli: Finansman! Yüksek cari açığa karşı ekonomiyi yavaşlatma kararı alındı. Ayrıca Avrupa başta olmak üzere dünyanın durumu da pek iç açıcı değildi. Aha Yunanistan. Yunan halkı doğalgazdan vazgeçip odun yakmaya başladı. Son bir ayda Yunanistan'dan 100 bin soba siparişi aldı Türk sanayicisi! Türk ihracatçısının son senelerde alternatif pazarlara yönelmesi çok isabetli oldu. Orta Doğu, Afrika, Balkanlar ve Kafkas ülkeleri can suyu görevi gördü âdeta. Türkiye böylece global krizden korudu kendini. İşsizlik oranı aşağı çekildi ve insanlar evlerine ekmek götürme imkanı buldu. Yeterli mi? Değil tabii. Yılın ilk çeyreğinde yüzde 3.3 büyüdü Türkiye ekonomisi. İkinci çeyrekte ise 2.9! Üçüncü çeyrek verileri henüz açıklanmadı ama yüzde 3'ü geçmeyeceğinin sinyalleri geliyor. Bu sene yüzde 4'lük bir büyüme başarı sayılmalı yani... İhracata bakalım bir de. İhracat yüzde 21 oranında büyüyor. Olumlu bir gelişme fakat altın ihracatı düşüldüğünde yüzde 8.8'e geriliyor bu oran. Yeri gelmişken altın meselesi hususunda özet bir bilgi vereyim size. Türkiye malum, altın işleme atölyeleri bakımından çok iddialı bir ülke. Yurt dışından gelen altın işlenip tekrar ihraç ediliyor. İşçilik giydiriliyor yani. Halbuki ihracattan maksadın sanayi ürünü olması lazım. Tekrar reel ekonomiye dönelim ve biraz da olumlu gelişmelerden söz edelim. Ağustos ayı itibariyle dış ticaret açığı bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 21.2, cari açıkta ise yüzde 33.4 oranında azaldı. Bu düşüşler kendi başına değerlendirildiğinde olumlu bir gelişme olarak nitelendirilebilir. İyi güzel de ya büyüme hızının düşmesine ne diyelim? Bir handikap olarak duruyor ortada! Koşmak isteyen bir atın ha bire gemini çekme durumu yaşanıyor yani. Türkiye ekonomisinin reforma ihtiyacı var. Kayıt dışının kayıt altına alınması lazım bir kere. Şirketlerin inovasyon ve Ar-Ge faaliyetlerine imkân verici tedbirleri de göz ardı etmemek gerekiyor. Ayrıca sermaye piyasasının genişletilip şirketlerin alternatif finansman imkânlarından faydalanmalarına fırsat verilmeli.