Türkiye'nin ekonomiyle ilgilenen entelektüelleri yok değil var, hem de geleneklerimize (!) uygun, ikiye bölünmüş vaziyette fazlasıyla var. Bir taraf "Hükümetimiz yabancı sermaye konusunda rekor kırdı, yaşasın hükümetimiz" diye kasım kasım kasılıyor; bir diğer taraf ise "Dışarıdan para bulduk diye övünmeyin, el parasıyla saygı olmaz" diye hop oturup hop kalkıyorlar. Bu iki grup arasında kendime bir yer aradım ama nafile. Ne o tarafa uydurabildim kendimi, ne de bu tarafa. Eee, ne olacak şimdi benim halim? Hadi ben bir yolunu buldum ve vaziyeti idare ettim, diyelim; memleketin hali ne olacak peki? Hiçbir zaman memleketi kurtarmaya soyunmadım. Bana ne? Bana ne, demem vurdumduymazlığımdan kaynaklanan bir adamsendecilik değil? Bu memleketin o kadar çok kurtaranı var ki, bana sıra gelmez! Onu diyorum. Benim memleketim kurtarıcı dolu. Bi kurtardı mı, bir daha iflah olmuyor kurtardığı şey!.. Yabancı sermaye denen şey el şeyi neticede. El şeyiyle şey olur mu, olmaz mı? Bütün mesele, bu 'şey olur' diyenlerle 'şey olmaz' diyenlerin arasını bulmada düğümleniyor. Bunların arası şey olur mu acaba? Türkiye'nin sermayeye ihtiyacı var, bu kesin. Neden bu kadar emin konuşuyorum? Türkiye'nin sermayesi yeterli değil de ondan. Bir ülkenin iç tasarruflarının yeterli ve bu tasarrufları yerli yerinde kullanma alışkanlığının olması lazım. Türkiye'de yok bunun ikisi de. Siyasi partilerin hepsi elini Hazine'ye daldırıp eşine dostuna dağıtmak için iktidar oldu bugüne kadar. Disiplin yok, verimlilik yok, gelecek kaygısı yok. Azıcık bir şeydi zaten, o kadar saçıp savurmaya dayanamadı ve kurudu. Türkiye'nin yeni sermaye bulması gerekiyor. Nasıl bulacak bu sermayeyi? Ya kendisi üretecek, ya borç alacak, ya da kapısını başkasının sermayesine açacak. Var mı başka yolu? Yok! Türkiye, sermaye üreten bir ülke değil. Tasarruf etme alışkanlığı da yok. Olsa bile ne üretiyor da nesini tasarruf etsin. Bugüne kadar zaten borçlanarak geldi, bir daha borçlanma imkanı kalmadı. Enflasyon, devalüasyon... şu.. bu. hepsi oldu fakat istikrar olmadı bir türlü. Borçlar kabardı da kabardı. Şimdi hem borçları azaltması hem de yeni yatırım yapması lazım. Para olmadan nasıl yapacak bütün bunları? Yabancı sermayenin ülkeyi mahvedeceğini iddia edenlerin bu soruya cevap vermesi gerekiyor ama iş oraya gelince; peynir aşırmış fare gibi kayboluyor hepsi de. Türkiye son 3 yılda geçmiş 48 yılda çektiği yabancı sermaye kadar sermaye çekmiş. Sadece bu senenin sekiz ayında gelen yabancı sermaye tutarı: 2.9 milyar dolar. Sene sonunda 5 milyar dolar olması bekleniyor bu rakamın. İyi tabii. Ayrıca özelleştirme yok bunun içinde. Tamamı doğrudan yabancı sermaye girişi. Eh aliyül âlâ. Fakat, bu bile yeterli değil. Türkiye'ye hiç olmazsa senede 7-8 milyar dolar yabancı sermaye girişi olması gerekiyor. Bu kadar sözün hülasası şu: Türkiye, ekonomiye giren yabancı sermaye nedeniyle bağımsızlığını kaybetmez. Bu ülkeyi ancak esası değil de teferruatı konuşup tartışmak batırır. Geçmişe dönüp şöyle bir bakan, ne demek istediğimi şakkadak anlar!..