Enflasyon da bir alternatif

A -
A +
Türkiye borçla yaşayan bir ülke. Kamu, özel sektör ve sade vatandaş. Hepsi borçlu! Kamunun borcu 120 milyar dolar. Özel sektörün ise 230 milyar dolar. Merkez Bankası rezervi, kamu borcunun tamamını karşılayacak durumda.110 milyar dolar borcun yüzde 90'ı uzun vadeli zaten. Problem yok yani. Özel sektör borçları da öyle. Kısa vadeli borçların karşılığı var. Son günlerde açık pozisyonlarını kapamak için bol miktarda döviz satın aldılar ayrıca. Doların 2 lira olmasına neden oldular belki ama kendilerini sağlama almış oldular.
Gelelim vatandaşa. Orası biraz kritik! Vatandaşın 2012 yılı Eylül ayı itibariyle bankalara toplam borcu 253 milyar lirayı buldu. Bunun 185 milyar lirası tüketici kredisi. 68 milyar lirası ise kredi kartı borcu.  Kamu ve özel sektörün borç karşılığı var da vatandaşın yok mu? Onun da var: Maaşı ya dai. Geleceğini satın almış durumda yani. İş ve maaş devam ederse mesele yok. İşini kaybetti mi, yandı gülüm keten helva!
Tüketici kredilerinde yüzde 3 civarında bir ödeyememe durumu söz konusu. Kredi kartında ise durum biraz daha vahim. Takipteki kredi kartı oranı yüzde 6'yı buldu çünkü! Ciddi bir konu bu. Hükümet kredi kartı limitlerini yeniden gözden geçirme kararı aldı. Herkes ödeyebileceği kadar borçlansın! Kendi içinde bir mantığı var tabii.
Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan ise o görüşte olmadığını açıkladı. Kredi kartı kullanımını düzenlemeye yönelik yeni tedbirlere katılmadığını belirtip "Tüketim olmazsa üretim olmaz" dedi. Doğru tabii. Tüketim olmazsa ne üretim olur, ne yatırım ne de ticaret! Nasreddin Hoca hikâyesi. "Sen de haklısın, sen de."
Tüketim arttığı takdirde cari açık başta olmak üzere bir sürü problem çıkıyor ortaya. Artmaması halinde ise ekonomi daralıyor ve işsizlik başta olmak üzere daha başka problemle karşılaşıyor ülke. Yardan mı geçersin, serden mi?
Doğru olanı ürettiğini tüketmek tabii. De... ya para yoksa? Tüketimi arttırma modeli uzun süreli model olmuyor işte. Türkiye'nin katma değeri yüksek ihracat gerçekleştirmesi lazım.  Fakat katma değer için Ar-Ge yapmak gerekiyor. Ki, o da para demek. Yatırım olmadan Ar-Ge olmuyor çünkü.
Bu durumda geriye bir tek "enflasyon" kalıyor. Bir miktar para basıp piyasayı rahatlatmak da bir çare. Yeter ki, enflasyon kontrol altında tutulsun.
Gelişmeleri özetleyecek olursak; şöyle bir fotoğraf çıkıyor ortaya: Türkiye ekonomisinde "kriz" söz konusu değil. Ancak, ekonominin büyümesi için hangi yol ve yöntemin izleneceği hususunda çeşitli alternatifler var ve hangisinin tercih edilmesi daha faydalı? O tartışılıyor. Bu da iyi bir şey. Sonunda bir çıkış yolu bulunur mutlaka. 
Son söz: Türkiye borçlanmadan büyüyemez. Bu kesin. Yeter ki, iç tasarrufları arttırıcı tedbirleri bulup uygulasın.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.