Erdoğan'ın sözleri

A -
A +

O söz de birçokları gibi kaynayıp gitti ama çok önemliydi, unutulmaması lâzımdı aslında. Başbakan Erdoğan'ın, geçenlerde AK Parti Meclis Grubu'nda yaptığı bir konuşmadan bahsediyorum, gerçekten çok önemliydi ama maalesef güme gitti. Erdoğan, o konuşmasında, "Eğer AB bizim istediğimiz doğrultuda bir karar oluşturmazsa, Türkiye sahip olduğu büyük potansiyelle akacağı yeni bir mecra bulmakta zorluk çekmeyecektir" dedi. Bir mermi gibi hedefe odaklanan o sözün gez-göz-arpacık ayarı da iyi yapılmıştı hani. Tetiğe basmadan önce iyi düşünüp taşınılmış intibaı da veriyordu ama dedim ya, kaynayıp gitti!.. Sacayağı gibi yere sağlam basan bu sözün ihtiva ettiği üç mesaja bakalım bir hele: Türkiye'nin potansiyeli, bir... Alternatif mecra, iki... AB'nin ayağını denk alması, üç. Önce Türkiye'nin potansiyelini ele alalım. Gerçekten, Başbakan'ın dediği gibi büyük mü bu potansiyel? Şeksiz şüphesiz büyük, hem öyle büyük ki, Erdoğan bile bazen eziliyor bu yükün altında. Veya tam farkında değil bu büyüklüğün. Farkında olsa, böyle tereddütlü davranmaz çünkü. Türkiye, batı penceresinden bakıldığında 'şarklı' bir görüntü sergiliyor. Doğudan bakıldığında ise, tam bir 'batılı' izlenimi veriyor. Bu manzara bir an için iki arada bir derede kalmışlık gibi yorumlanabilir ama öyle değil. Hele şu içinde bulunduğumuz dönemde hiç değil. Doğu ve Güneydoğu komşularımızla başta siyasi olmak üzere iktisadi ve askeri zıtlıklarımız var, var olmasına var ama yine de her şeye rağmen aynı kültürün, aynı iklimin insanlarıyız. Birbirimizin dilinden anlarız en azından. Bugün doğumuzda 'Büyük Ortadoğu Projesi'ni (BOP) kurmaya çalışan ABD'nin bu projeyi hayata geçirebilmesi, Türkiye'nin duruşuna bağlı. Türkiye, siyasi tavrını netleştirir ve aksi yönde pozisyon alırsa; ABD havasını alır. BOP'a karşı olan AB, bu projenin hayata geçmesini istemiyorsa; Türkiye ile işbirliği yapmaya mecbur. Başka çaresi yok. Peki, alternatif mecra nedir? O da, Türkiye'nin ABD yönetimi yanında yer alması tabiî. ABD, Türkiye'nin bu potansiyel gücünü hem AB'den ve hem de Türkiye'den daha iyi biliyor aslında. Türkiye, 'he' dese, ABD derin bir 'Oh' çekecek ama Türkiye bir türlü demiyor o 'he'yi. Gelelim 'AB'nin ayağını denk alması meselesine. AB, Türkiye'nin bu potansiyelini gözardı eder ve ipe un sererse ne olur? Konunun çatallaştığı yer burası. Şayet bir karar verebilse, hem AB hem ABD Türkiye'nin ayağının altına kırmızı halı serecek ama Türkiye net bir tavır koyamıyor ortaya!.. Risk almak istemiyor belki ama suya sabuna dokunmadan kim ne yapabilmiş ki, Türkiye yapsın? Ne kadar nimet, o kadar külfet. Kimin 'külfet sana, nimet bana' deme lüksü var da Türkiye'nin olsun? Türkiye şayet yol haritasını çizer ve ya AB tarafında, ya da ABD tarafında pozisyon almaya kararlı olduğunu dünya aleme deklare ederse; dosdoğru altın çağına girer. Yok, hem AB'nin, hem de ABD'nin sakalına tarak atar günümü gün ederim deyip o bildik politikasına devam edecek olursa; işte o zaman 'vay' haline!.. MI ACABA?!. ABD'de benzin fiyatı artınca New Yorklu çareyi bisiklette bulmuş... İstanbul'a göre değil bu, kaldırım yok çünkü! *** Erdoğan Baykal için 'Avare kasnak dolaşmasın' demiş... İyi de, adamın geçimi o yoldan, ne yapsın? *** Türkiye'de kredi kartı savurganlığı varmış... Para bulduk da harcamadık mı?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.