Bazı maço erkekler var. İstisna da olsa var onlar. İbrahim Tatlıses mesela. "Kadın benim değil mi, hem döver, hem severim" fikrinden gidiyor. Fakat, o bile anında nedamet getiriyor ve kırıp döktüğü kadının kalbini tamir etmek için dört dönüyor. Yani, erkek dediğin varlık, bir kuzu. Eline vur ekmeğini ye! Buna rağmen, "kadın hakları" bayrağı açıp her yeri işgal eden kadınların kuşatması altında dünya. Tamam, haklarını arasınlar, bir diyeceğim yok buna aslında da kaybolan veya yenen hak aranır değil mi? Nerdeee! Kadınlar bayrağı bir açtı, pir açtı. Durdurabilene aşk olsun! Ne varsa, onlara! Bir işte çalışıyor farzımuhal. Kazandığı üç kuruşu elinden almak için ona tuzak kuran öyle firmalar türüyor ki, ellerinden kurtulana aşk olsun. "Şu hap kadar bitkiyi hele bir kokla, süper" diyen peşine takılıyor. Onun diyet merakını biliyorlar ya. Kazandığının hepsini söğüşlemeden peşini bırakmıyorlar. Hadi, diyetisyenden kurtuldu, diyelim. Bu sefer, estetikçi bitiveriyor hemen yanı başında. "Güzel botokslarım var. Filanca manken de benim müşterim!" Kadın bu. Kendisini güzel hissetmek ister. Ver parayı al güzelliği. Kürler, masajlar gırla. Çarşı esnafının hemen hepsi kadının peşinde. Daha doğrusu parasının. "Güzellik satarım abla", "Diyetin en âlâsı bende abla" diyen peşine takılıyor kadının. Elinde üç-beş kuruş kalmışsa onu da kuaför kapıyor. Ondan sonrası malum, el elde baş başta. Eee, erkek milleti ne olacak! Onu düşünen yok. Ölsün! Yok, yok! Ölmesin; yaşasın. Yaşasın ama "yük katırı" gibi yaşasın! Lazım çünkü. O kadar yükü birinin taşıması gerekiyor nihayetinde. Hele az yiyen, işine sadık bir katırsa, deme gitsin. Bin yaşasın!.. Durum üç aşağı beş yukarı böyle. Erkekler öylesine saf dışı kaldı ki, bırakın birinin bakmasını; kendi kendine bakmayı bile unuttu. Dedim ya; katır. Yükü taşıdığı müddetçe ondan iyisi yok. Tökezledi mi, yandı gülüm keten helva. Ölse ardından ağlayan olmaz! O kadar vahim yani. Bayer de olmasa erkek milleti unutulup gidecekti. İmdada o yetişti. "Erkek Erkeğe Sağlık Konuşuyoruz Kampanyası" başlattı. Bu vesileyle Türk Androloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Ateş Kadıoğlu ve ekibi Bayer'in temin ettiği TIR'a binip Anadolu'yu dolaşmaya başladı adım adım. 5 bin kilometre yol kat edeceklermiş. Uğrayacakları il sayısını da vereyim: 40. 40 ilde 50 bin erkek tek tek muayene edilip ne durumda oldukları incelenecekmiş. "Katır" dedim diye, kimse alınmasın bu sözüme. Gerçek! Yok, diyenin alnını karışlarım. Prof. Kadıoğlu da beni doğruluyor zaten. "Ülkemizde erkeklerin aile ekonomisine katkısı kadınlardan daha fazladır" diyor bir kere. Benim dediğimin profesörce söylenişi yani. Ardından da baklayı çıkarıveriyor ağzından. "Bu nedenle erkekler her şartta özverili çalışmakta ve bu arada kendi sağlığını zaman zaman ikinci planda düşünmektedir." Ne ikinci derecesi hocam, en son! En son!