Hep arzu etmişimdir, 'Biri kalkıp Ertuğrul Özkök hakkında bir tez hazırlasın' diye ama olmadı. Özkök, Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmenliği görevini bıraktı ama yine de geç sayılmaz. İletişim fakültesi mezunu birisi hazırlayabilir mesela bu tezi. Çok renkli olacağı kesin. Ertuğrul Özkök benim çok ciddiye aldığım bir gazete yöneticisi. "Gazete yöneticiliği" deyip geçmeyin. Zor iştir. Hele Hürriyet gibi büyük bir gazetenin yöneticiliği ise söz konusu olan. Özkök bu işi bihakkın yaptı. Doğrusuyla, eğrisiyle yaptı. Zaman geldi durdu, zaman geldi hamle yaptı, zaman geldi sağa veya sola eğildi. İyi yönetici; dengeleri koruyup kollama mahareti gösteren kişidir. Başını kuma gömmekle olacak iş değil yani. Gelene gidene gök boncuk dağıtmakla da olmaz! Basiretli oldun oldun, yoksa yanarsın. İki değirmen taşı arasında sıkışıp kalırsın. Ki, sen de yönettiğin kurum da ezilir gider. Gazete yöneticisinin gözeteceği o kadar çok denge var ki, hangisini sayayım. Okuyucu mesela. Okuyucu, gazetenin patronudur. Gazetenin hayatiyeti, ona bağlı bir kere. "Almıyorum" dese; o gazete ertesi gün kapanır! Para verip alan da, o gazeteden kendisinin avukatlığını yapmasını ister. Kendi dert ve sıkıntılarının ilgili makamlara iletilmesini ister. Gazetecilik öyle üç-beş kuruşluk yatırımla gerçekleştirilecek bir iş olmaktan çıkalı seneler oldu. Endüstri çok büyüdü ve muazzam yatırım gerektiriyor. Dolayısıyla, o yatırımı yapan sermaye sahibi var bir de: Gazetenin patron sayısı etti mi sana iki. O yatırımın geri dönüşümünü sağlamak da yöneticinin görevi. Bu da reklam gelirlerinin arttırılması demektir ki, yöneticinin sırtındadır bu yük. Bütün bunlar yetmezmiş gibi bir de rakiplerle yapılan tatlı sert rekabet var. O da yöneticinin sorumluluğu altındadır. Özkök'ün Hürriyet'e daha doğrusu Türk medyasına kattığı yazar ve diğer yeteneklere bakan dahi görür onun sektöre neler kazandırdığını. Hep marka olunsun istedi. Salt yazar, editör, yönetici, muhabir değil; ulaştırma servisinde çalışanların dahi marka olmasını istedi. Tüm çalışanları teşvik edip yüreklendirerek yaptı bunu. Egosu kabarmış insanları bir arada tutmak her babayiğidin harcı değildir. O hem arkadaşlarının egolarını kabarttı, hem de egoları kabarmış o insanları yönetti. Özkök bir diplomattı. Burnu yukarıda dolaşan o Hürriyet yazarlarının Özkök'ü eleştirmediğini mi sanıyorsunuz? Eleştirdiler. İktidar, muhalefet, STK, vatandaş... onlar da eleştirdi. Hışımla üzerine gidenler de oldu. Fakat, o hepsini göğüsledi. Bulunduğu makamın bir gereği olarak kabul etti bütün bu yaşananları. Özkök'ün en önemli hususiyetlerinden biri de hiç şüphesiz bugünden ziyade gelecekle ilgilenmesiydi. Strateji geliştirmek istiyorsan şart bu. Yanıldığı da oldu elbette ki ama yanılmayan CEO mu var? Adı üstünde risk! O da aynen öyle yaptı. Yanılma riskini de göze alıp geleceği yorumladı. Yerine geçen Enis Berberoğlu da donanımlı bir gazeteci. Hürriyet'in ekonomi müdürlüğü görevini icra ettiği dönemden tanıyorum kendisini. Özkök'ün 20 sene oturduğu koltuğu dolduracağından ve sektöre çok şey kazandıracağından endişem yok. Dedim ya gazetelerin iki patronu var. Biri ödediği para karşılığında haber ister; diğeri yaptığı yatırım karşılığında para. Berberoğlu'na başarılar dilerim.