Eurovision'un ardından

A -
A +

Eurovision Şarkı Yarışması'nın 49'uncusu Türkiye'de yapıldı. Eşi Emine Erdoğan'la birlikte geceye katılacak olan Başbakan son anda vazgeçmiş. Neden? Hiçbir ülke başbakanı önceki Eurovision'a katılmamış da ondan. Keşke, katılsaydı. Türkiye başka ülke değil çünkü. Tanıtıma herkesten daha fazla ihtiyacı var bir kere. Yarışma organizasyonu muhteşemdi. Dört dörtlüktü. Organizatörler, EBU temsilcileri, protokol ve gelen yabancı ülke temsilcileri tam not verdi zaten geceye. De, halkın önüne çıkmak için bir nikah şahitliğini bile fırsat bilen siyasetçinin ortadan toz olmasını yadırgadım doğrusu. İktidarıyla muhalefetiyle Türkiye'nin bu organizasyona katılması ve destek vermesi gerekiyordu halbuki. Hükümet temsilcisi olarak Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu, başından sonuna kadar vardı, ayrıca yakından ilgilendi de. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Topbaş hakeza. O da oradaydı. Hani diğerleri? Mangalda kül bırakmayan muhalefeti aradı gözlerim ama hiçbiri yoktu. Neden, yoktu? Ha, neden? Neden?.. Bu organizasyon sadece TRT'nin değildi ki!.. Bu konuyu çok önemsiyorum. Sadece bir şov gecesi değildi çünkü bu şölen. Bu tür organizasyonlar; turizm, ekonomi, iletişim, moda ve hatta ihracat sektörünü de tetikliyor. Ülke imajını parlatıyor. Türkiye marka olmak istiyorsa, bu etkinliklerin içinde olması şart. Türkiye ve TRT'nin bu konuda aldığı övgünün ayrı bir önemi daha var bence. Demek ki biz bu çeşit organizasyonları hiç kusursuz yapabiliyoruz. O halde, neden bir veya iki tane? Neden daha fazla, çok daha fazla yapılmıyor? Sadece şölen de değil. Fuar, kongre turizmi ile kültür etkinliklerinin de devreye sokulması gerekiyor tabiî. Bakın, 41 ülkeden izlendi bu yarışma. Ülkemizin tarihi ve turistik yerleri gösterildi o ülkelerde yaşayan insanlara. Birkaç milyar dolarlık bir tanıtım organizasyonunu yok kabul etmeyi ben şahsen doğru bulmuyorum. İşin magazin tarafının daha ötesine geçip tanıtım yönü ele alınmalı, bunun üzerine daha bir cesaretle gidilmeli. 1.5 milyar insanın yaşadığı bir coğrafyaya Türkiye'den yayın yapılıyorsa; hepimiz heyecanlanmalıyız bu organizasyondan. Finalde yarışan 24 ülkenin her biri sahneye çıkmadan önce Kültür ve Turizm Bakanlığı'nca hazırlanan 40'ar saniyelik Türkiye'yi tanıtan filmler konuldu. Eurovision'u yayımlayan ülke insanları tarafından bu filmlerin seyredilmesiyle elde edilen katma değeri düşünebiliyor musunuz? Ayrıca, o kadar sanatçı, organizatör ve koca bir gazeteci ordusu İstanbul'daki otelleri doldurup para bıraktı, o da tabiî cabası. Bu tür organizasyonlar, neresinden bakarsanız bakın, birer altın yumurtlayan tavuk. İstanbul Büyükşehir Belediyesi başta olmak üzere Turizm Bakanlığı ve diğer sivil toplum örgütleri hemen kolları sıvayıp İstanbul'un bu potansiyelini değerlendirmesi lâzım. Hem de hiç vakit kaybetmeden. Ha, bu arada; İTO'nun organize ettiği Formula-1 çalışması da çok önemli tabiî. Belediyenin ona da destek vermesi gerekiyor, onu da söyleyeyim. MI ACABA?!. Adana, dünyanın en uzun çamaşır ipini gerip 'Guinness'e girmiş... Kebabıyla girse daha iyi olmaz mıydı? *** Yalancıyı kambur duruşu ve kapıya doğru bakması ele verirmiş... Bizde öyle ustalar var ki, gören oklava yutmuş sanır! *** Sigarayı bir günde bıraktıran ilaç çıkmış... Onun da mı pabucu dama atılıyor ne?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.