Fakıbaba'nın yaptıkları anlattığından daha çok

A -
A +

Geçen makalemde, Şanlıurfa Belediye Başkanı Ahmet Fakıbaba'nın beni nasıl ikna ettiğini ve onun kalkınma planını yazacağımı bildirmiştim. Öyle de yapacağım ancak, Şanlıurfa'dan önce Fatih... Yağmurlu bir günde eşimle birlikte Alerji Uzmanı Doktor Fatih Kebanlı'nın Fatih semtindeki muayenehanesine gitmiştim. Biraz yürümemiz gerekti. Şemsiyemi açıp yola koyulduk. Yürümek ne mümkün!.. Bizi yağmurdan koruması için açtığım şemsiye bir o ağaca çarptı, bir bu ağaca. Eğmek daha kötü. Azıcık oynatsam, şemsiye dosdoğru bir yayanın gözüne giriyor! Yarım metre bile olmayan kaldırıma ağaç dikilirse olacağı bu tabii. Yasak savmanın daniskası! Hele tabelalar; tam bir baş belası. Kah aşağı doğru sarkmış, kah caddeye doğru uzamış. Ya da yerinden çıkıp sallanıyor; ha düştü, ha düşecek!.. Bütün bunlar yetmiyormuş gibi bir de araçlar; kaldırımı istila etmişler! Hasılı, kaldırımda yürümenin imkanı yok. Çaresiz caddeye indik. Araçlar kaldırımda, biz caddede! Yine de yürüyemedik. Her geçen araç yoldaki suyu "foşşş" diye insanın üzerine sıçratıyor. Uzatmayayım, adamakıllı ıslandık. Elimdeki şemsiyenin bir ağaç dalına asılı kalması da cabası. İşimizi bitirip döndük ama gelin bir de bize sorun ne çektiğimizi!.. Ben yaşadım diye yazmıyorum. Herkes her gün yaşıyor bunu. Ayrıca, bu durum sadece Fatih'e mahsus değil haa; Yenibosna filan hepten felaket. Böylesine çarpıklığın tam orta yerine bizim belediye bir de palmiye ağacı dikmesin mi? İnsan çileden çıkıyor! Hasılı, koskoca İstanbul'da vazgeçtim engellileri, normal bir insanın adam gibi yürüyeceği kaldırım yok. 100 metre uzunluğunda düzgün bir kaldırım gösterenin alnını karışlarım!.. Şanlıurfa'nın şansı Ertesi gün Fakıbaba'nın davetine icabet edip Şanlıurfa'ya gittim. Orada gördüklerim beni öyle bir etkiledi ki, anlatamam. Şanlıurfa koca bir şantiyeye dönmüş. Kaldırımlar genişlemiş, yollar düzenli, aşağı indirilen o eski kargacık burgacık tabelaların yerinde şimdi standart hale getirilmiş muntazam tabelalar var. Cadde ve sokaklar pırıl pırıl. Şanlıurfa Paris olmuş adeta. Kimse kimsenin ayağına basmadan şehri bir uçtan diğer uca dolaşabiliyor. Son senelerde kendi kabuğuna çekilen Şanlıurfa, maalesef bakımsız ve gecekondu istilasına uğramış bir vaziyette yaşıyor ve ve tıpkı Eyüp aleyhisselam gibi çile dolduruyordu. Bugün ise üzerindeki ataleti atmış ve geleceğe koşuyor. Fakıbaba sayesinde olmuş tabii bütün bunlar. Onun çevreci zihniyeti şehrin şeklini, şemailini değiştirmiş. Avrupa neden kalkınmış biliyor musunuz? çevreye duyduğu sevgi ve saygıdan. Kalkınmalarının tek sebebi bu belki de. Çevre şuuru onları daha iyi ve daha faydalı bir ortamda yaşamaya sevk etmiş. Bu standardı yakaladıktan sonra, gerisi kolay zaten. En iyi ve en güzel için keyifle çalışıyor da çalışıyor adamlar. Fakıbaba, tıpkı Avrupalı gibi düşünüyor. Ayrıca, bu vizyonu ekibine de aşılamış. Tüm kadro kalite peşinde koşuyor. Bir tarafta okullardan başlayıp sokaktaki vatandaşa kadar uzanan temizlik projesi, bir tarafta sağlık taraması, bir tarafta da ağaç dikimi. Sokaklarda çöp görmek neredeyse imkansız. Şanlıurfa'ya cumhuriyet tarihinde topu topu 46 park yapılmış. Fakıbaba'nın iki sene içinde hizmete soktuğu park sayısı ise 30. Fakıbaba'nın ikinci takdir ettiğim yönü ise her adımını şehrin turizm potansiyelini düşünerek atması. Tamam, Şanlıurfa bir tarım bölgesi. Yarın sanayi de büyüyüp gelişecek ama kim ne derse desin; şehrin zenginliği gene de turizme bağlı. Belediye tarihî binaları restore ediyor veya ettiriyor ve kimini lokanta, kimini otel olarak turizmin hizmetine sokuyor. Şanlıurfa'da çok mükemmel otel ve lokantalar var şimdi. Temiz ve sağlıklı. Fakıbaba'nın dediği gibi Şanlıurfa bir seneye varmaz dört dörtlük bir şehir olur. Bunu ezbere söylemiyorum; gözlerimle gördüm.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.