Fındık mı, finduk mu?

A -
A +

Akçakoca!.. 'Karadeniz'in Bodrum'u' da denen bu şirin ilçeye turizmden dolayı değil de; ikinci özelliğinden, fındıktan dolayı geldim. 'Fındık İhracat Sezonu' bu ilçeden kalkan fındık yüklü TIR'la açıldı çünkü. Akçakoca'da öyle garip şeylere şahit oldum ki, gülsem mi ağlasam mı bir türlü karar veremedim! Bir de size anlatayım da bakalım; gülecek misiniz? Yoksa ağlayacak mısınız? Önce, Türkiye'nin geçen sene gerçekleştirdiği fındık ihracatının 1.5 milyar doları bulduğunu ve bunun bir rekor olduğunu söylemekle başlayayım söze. Ki, fındık sektörünün başarısını teslim edeyim. Bu döviz geliri, kemiksiz! Diğer ihraç ürünlerindeki ithalat girdisi fındıkta yok hiç. Mamul, teknoloji, işçilik, ulaştırma... tamamı yerli. Dünya fındığının yüzde 75'i Türkiye'de üretiliyor ve Türkiye bu fındığın yüzde 85'ini ihraç ediyor. Tam bir döviz makinesi yani!.. Bunların hepsi güzel, hepsi hoş. Gurur verici. Bir de madalyonun öbür yüzü var tabii. Fındık çerez olarak tüketildiği gibi çikolata, dondurma gibi sayılamayacak gıda ürünü imalatında da kullanılıyor. Bu gıda firmalarının muhatabı kim? İhracatçı! 90'dan fazla ülkedeki gıda firmaları ihracatçıya, "Standart" diyor bastırıyor. "Fiyat" diyor bastırıyor. "Kalite" diyor bastırıyor. Fındık ihracatçısının bu sene sattığı fındığı aynı kalite ve fiyatla önümüzdeki sene yine aynı müşteriye satması lazım. Öyle bir garantisi yok ki! Bir sene fındık 80 cent, ertesi sene 3 veya 5 dolar! Müşteriye, "Bu sene don vurdu, fındık yok" demesi mümkün değil. Yahut da "Bu sene seçim vardı, devlet desteği çok oldu... Geçen seneki fiyattan sana fındık veremem" demesine de imkan yok!.. Batılı üretici, uzun vadeli ve istikrarlı iş yapmak istiyor. Bir ürüne yatırım yap, ertesi sene bulama ve fabrikayı kapat! Bu gibi aykırılıklar ancak bize mahsus. Batılının iş anlayışında yok böyle bir şey. O, fiyat, kalite, standart istikrarı istiyor! Bu kadarcık bir mesele halledilir gibi geliyor ama eğer Türkiye'de yaşıyorsanız 'cık' imkanı yok halledemezsiniz!.. El ele verip bu meseleyi çözmek varken; kavga, gürültü derken niza çıkıyor ve problem yumağına dönüyor. İhracatçı, "Kaliteli malı Fiskobirlik'e veriyor, çürük çarığı bize kakalıyor" diye müstahsili suçluyor. Müstahsil ise tüccara öfke püskürüyor; "Fırsatçı" diye. Bu gibi meselelerde hakemlik yapması lazım gelen hükümet ise bazen "Fındık üreticisini tüccarın eline bırakmayacağım" diye afra tafra atıp alacağı oyun hesabını yapıyor. Bazen de "Ne haliniz varsa görün" deyip başını kuma gömüyor! Fındık sezonu yeni açıldı. Müstahsil birlikleri rekoltenin 450 bin ton olduğunu söylüyor. Tüccar ve ihracatçılar ise "550 bin ton" diyor. Sebep belli. "Rekolteyi düşük söyleyeyim ki, fiyatlar yükselsin!" Veya "Rekolte yüksek, diyeyim de fiyatlar düşsün!" Türkiye bu! Bindiği dalı kesme hususunda rekor üstüne rekor kırarken; bir de kalkıp fındık veya başka bir üründe ihracat rekoru kıracağım, diye neden kafa yorsun ki?! Neticede bir rekor kırılıyor işte! Türkiye'nin bu handikabını bildikleri için tedarikçi firmalar, Şili, Arjantin ve Azerbaycan gibi ülkelerde alternatif ürün arayışına girmişler zaten!.. Onu da söyleyeyim.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.