Teknoloji harikası televizyonunuz ve güçlü mü güçlü bir de çanağınız olsa, ne yazar?!. Şayet, frekans ayarı yapmamışsanız tek bir görüntü alamazsınız!.. Frekans ayarı şart, yani!.. Televizyon böyle de, insan farklı mı? O da öyle. Onun da frekansları var. Frekans ayarı neye göre yapılmışsa, algılaması da ona göre oluyor. Bu ayar, DNA'dan, yani genlerden gelen ayar olduğu gibi ailenin yaptığı ayar da olabiliyor. Yahut, içinde bulunduğu çevrenin ve aldığı eğitimin verdiği ayar. Hiç fark etmez. Sistem üç aşağı beş yukarı aynı. Benim bir tanıdığım var: Yanında biri kalp krizi geçirse görmez. Yere yıkılsa fark etmez. İmdat, dese duymaz. Fakat, aynı adam, yere 5 Yeni Kuruş düşse; hemencecik duyar onun sesini! Bir diğeri ise, o insanın iyi olmadığını daha krize girmeden hissedip soluğu doktorda alır. Hiçbir şey yapamasa, oturup gözyaşı döker. Bu kadar hissi yani. Fakat, o da para sesine duyarsız. Neden böyle bu? Her birinin frekans ayarı farklı da ondan. İnsanoğlunun cins cins olmasının ana nedenlerinden biri bu. Ayar meselesi. Kimi sevgi üzerine yapmış frekans ayarını, kimi kin ve nefret. Kimi de maddi çıkarlarına göre ayarlamış. Bu frekans vaziyeti sadece insanla sınırlı değil ha. Toplum da öyle üç aşağı beş yukarı. Kimi toplumlar bir, bilemedin iki kanalla idare ediyor; kimileri ise onlarca, yüzlerce kanala dalıyor ve bunun bir zenginlik olduğunu düşünüyor. Teknolojinin zirve yaptığı bir çağda tek kanala takılı kalmak ne derece doğru acaba? Gel değiştir be kardeşim şu kafayı. Geniş perspektiften bak dünyaya. Eskiden siyah beyaz televizyon vardı, tek kanaldan yayın yapan. O vakit tek kanala talim etmekten başka şansı yoktu fert ve toplumların. Şimdi öyle mi ya? Yüzlerce kanal var. Hâlâ tek kanala talim niye? Atgözlüğüyle bakmanın ne anlamı var ki? Hiç olmazsa, belgesellere bak... kültür ve sanatla ilgilen birazcık. Hepten de koparma dünyadan kendini. Sınıf ayırımı Bu kadar girizgâhı boşuna yapmadım. Lafın kuyruğunu bir yere bağlayacağım. Türkiye'de kendine "sağcı" veya "solcu" diyen kim varsa, hepsinin yenibaştan frekans ayarı yapması lazım. Şart bu. Sadece, türbana ayarlı bir frekansa takılı kalmanın kime ne faydası olur ki? Frekans ayarının yapılması; çevre, kültür, sanat, turizm ve hepsinden önemlisi üretim ve istihdam kanallarının da açılması lazım. Sözüm ona "aydın" mesela. Kendilerine "solcu" dedi bu tosunlar. O olmadı, "sosyalist" dediler. Hatta, hiç hak etmedikleri halde "aydın", dediler. Pek itibar görmedilerse de, attıkları zokayı yutan olmadı değil, oldu. O bir avuç ahaliyi gaza getirip sokağa döktüler önce. O miting senin, bu miting benim... koşturdular. Böyle dedim diye, mitinge karşı olduğumu sanmayın. Benim karşı olduğum şey, muhteva. İçi boş çünkü! Halkın beynini yıkayıp "Köprüyü sattırmam", diye bağırttılar onları. "Özelleştirmeye hayır", dedirttiler. "Yabancı sermaye gelmesin", dedirttiler. Hele Körfez sermayesi. "Hiç istemeyiz" diye ayağa kaldırdılar ahaliyi! Ne oldu? Lazımdı ve her birisi geldi. Beni esas çileden çıkaran; bütün bu eylemleri, 'sırça köşk'te oturup öyle yapmaları. Eylemlerin içinde dahi olmadı bu tosunlar. Oturdukları yerden yönetmeye kalktılar halkı! Şimdi de "Türban" diye tutturdular. "Türban serbest olmasın!" Niye olmasın? Devlete vergi veren, askerlik yapan ve hatta bu topraklar uğruna şehit olan bir adamın eşi, "kamusal alana girmesin" miş! "Kızı, üniversitede okumasın" mış! Var mı böyle bir şey yahu? Türkiye "Sağ" dedi, ayrıldı. "Sol" dedi ayrıldı. "Ermeni" dedi, ayrıldı. "Kürt" dedi yine ayrıldı. Ayrıldı. Ayrıldı. Ayrıldı! Fakat, bu memlekette sınıf ayırımı hiç olmadı. Bu tosunların esas niyeti, onu yapmaktı ama muvaffak olamadılar bir türlü. Her şeye maydanoz olan bu millet, sınıf meselesine gelince direndi. İtibar etmedi. Paniklerinin ana nedeni bu. "Ben laik'im" diyor ve toplumun geri kalanına "diğerleri", yani; ikinci sınıf insan muamelesi yapmaya çalışıyorlardı ama olmadı. Bitti. Bitti çünkü, vatandaş, kendi üstünde, imtiyazlı bir "laik" sınıf istemiyor!.. Mahalle baskısı falan filan... bunların hiçbirisi beni endişelendirmiyor. Da... "laik'im" diye kostaklanan bu aydın bozmaları var ya; onların kendilerine zarar vermelerinden endişe ediyorum doğrusu! Bunalıma düştüler çünkü. Bunalıma düşenlerin hali belli. En sık yaptıkları; kendilerine zarar vermektir! Tedaviye ihtiyacı var hepsinin de. En iyi tedavi, frekans ayarlarının yeniden yapılması bence. Frekanslarının; hoşgörü, tolerans, empati, sevgi ve saygı kanallarına göre ayarlanması lazım.