Fuarları, salt mal ve hizmetlerin görücüye çıkarıldığı kapalı alan olarak düşünmek çok yanlış. Ekonominin hücrelerine kadar nüfuz edip konaklama, ikram, ulaşım, nakliye, gümrükleme, hediyelik eşya sektörlerini de tetikleyip beraberinde onları da zirveye taşıyor bir kere. Fuar alanlarını tanzim eden mimarlar başta olmak üzere elektrikçi, demirci, boyacı gibi çok çeşitli hizmet gruplarına istihdam imkanı veriyor ayrıca. Gelen yabancı misafirlere kılavuzluk yapan rehberler, finans hizmeti veren banka ve döviz büfeleri var bir de. Hele, dekorasyon, ses ve görüntü düzeni kuran firmaların ve hatta simitçilerin kazandığı para var bu işten ki, deme gitsin. Hatta fuarın yapıldığı şehrin tiyatro, sinema ve müzeleri bile payını alıyor bu aktiviteden. Türkiye, 1980'li yıllara kadar fuar nedir bilmezdi. Ne kendi ülkemizde böyle faaliyetler vardı, ne de elin memleketinde yapılana katılanımız olurdu. Türkiye, kendi kabuğu içinde yaşayan bir ülkeydi. Bilhassa 1985 yılından sonra dünyada meydana gelen gelişmeler ve onun ardından doğu blokunun yıkılıp aradan çıkmasıyla birlikte başlayan Avrupa kıtası ile Asya arasında gerçekleşen siyasi ve ekonomik yakınlık, Türkiye'yi iki kıta arasında köprü konumuna soktu. Bu misyonu ifa etmeye başlayan Türkiye, kabuğunu kırıp global ekonomi ile tanıştı. Tekstil, otomotiv, makine, elektrik ve elektronik sektörlerinin fuarcılık hizmeti almaya başladığı tarih de bu tarihe rastlar aslında. Türkiye'deki fuarcılık sektörünün duayeni Tüyap Holding Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Ünal'ı dinledim geçenlerde. Sektörün inceliklerine vâkıf birisi kendisi. Tüyap, 25'inci kuruluş yılını kutluyor. Ülkenin yaşadığı krizlerin hepsini yaşadı. İndi, çıktı ama başarısına da ortak oldu. Bülent Ünal, fuarcılık sektörünün son on yılda önemli değişim yaşadığına ve hızlı büyüdüğüne dikkat çekip Türkiye'nin Gümrük Birliği içinde yer almasının pazarın iç dinamikleri açısından fuarcılık mesleğine çok önemli bir ivme kazandırdığını söyledi. Asya ve Avrupa arasında kalan Avrasya'da 700 milyon insanı barındıran 30'u aşkın ülke bulunuyor. Bülent Ünal'a göre; bu bölgelerde Moskova, Dubai ve bir de İstanbul şehirlerinin fuarcılık konusunda ismi öne çıktı. Ancak, Dubai; sadece tüketim malı fuarı yaptığı için kadük kaldı. Moskova ise ekonomik krizler, ulaştırma problemleri ve bürokrasi yüzünden gelişip büyüyemedi. Bu iki şehirdeki atalet, İstanbul'u son 10 yılda bölgedeki fuar turizminin merkezi yaptı. Tüyap'ın yılda ortalama 52 ülkeden 12 bin katılımcı kuruluşa hizmet verdiğini söyleyen Bülent Ünal, organize ettikleri fuarlara 70 ülkeden yılda 2 milyon profesyonel ziyaretçi geldiğini belirtti. Tüyap'ın Beylikdüzü'ndeki Fuar ve Kongre Merkezi bugün 60 bin metrekare kapalı alanda hizmet veriyor. Bursa ve Konya'daki fuar merkezleri ise Anadolu sanayicisinin adeta dışa açılan penceresi. Bugüne kadar sektörün merkezi olarak kabul edilen Frankfurt ve Paris gibi Avrupa şehirlerinde açılan fuarların eski ilgiyi görmediğini vurgulayan Bülent Ünal, İstanbul'un önümüzdeki senelerde tam bir fuar şehri olacağının altını çizdi. > MI ACABA?!. Bağcılar'da piyangosu "ev" olan okuma-yazma kursu açılmış... Açılışını da Semra Hanım'la oğlu Ata'ya yaptırsınlar bari! * * * 9 Aralık 'Yolsuzlukla Mücadele Günü' ilan edilmiş... Kutlayan kim olacak acaba? Yolsuzluğa bulaşmayan kalmadı da! * * * Konya'da bir öğretmen kendisine lakap takan öğrencisini tekme tokat dövmüş... Lakapsız olup 'Rekorlar Kitabı'na girmek istiyordu herhalde! * * * ABD'li para baronu Warren Buffer, "Dış ticaret açığını finanse eden yabancı efendilere bir gün bedel ödenir" demiş... Endişelenmeyin; Türkiye için değil Buffer'in bu sözü, ABD için söylemiş!