İbrahim Tatlıses günün birinde kendini savunma ihtiyacı duymuş ve "Urfa'da Oksford vardı da biz mi okumadık?" deyivermişti. Bu söz tüm Şanlıurfa gençleri için geçerli bir söz aslında. Türkiye'nin en genç nüfuslu kentlerinden birisi olan Şanlıurfa'da gençlerin önündeki tek örnek İbrahim Tatlıses. Sıra gecelerinden birinde söylediği şarkının beğenilip kendisine şöhret kapılarının açılmasını bekliyor yüz binlerce gencin hepsi de. Neden? Önlerinde başka hedef yok çünkü de ondan! Fakat, bu söylediklerim 3-5 sene önceydi. Bambaşka hedefleri var şimdi bu gençlerin. Kendilerine ufuk veren, önlerine hedef koyan kanaat önderlerine sahip duruma geldiler bir kere. Harran Üniversitesi mesela. 11 senelik bir mazisi bulunan Harran Üniversitesi ODTÜ, İstanbul Üniversitesi, Boğaziçi gibi ünlü üniversiteleri geçip "Araştırma Dalında" Türkiye altıncısı olma başarısını gösterdi. Hakeza Şanlıurfa Belediye Başkanı Ahmet Eşref Fakıbaba; üç senede şehrin çehresini değiştirdi. Müthiş bir performans gösteriyor Şanlıurfa'nın bir kere daha "şanlı" olması için. Şanlıurfa Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı İsmail Demirkol da öyle. Bütün enerjisini ait olduğu kentin kalkınmasına adamış sanki. Hele Vali Yusuf Yavaşcan; Şanlıurfa'nın sahip olduğu potansiyeli harekete geçirmek için canla başla çalışıyor. Bir kent bu kadar akîl insanı bir arada bulundurur ve inovasyon sağlar da kalkınmaz mı? Şanlıurfa kalkınıyor; hem de üç-beş sene sonra kimsenin tanıyamayacağı kadar hızlı kalkınıyor. Kalkınan yalnız Şanlıurfa mı? Değil tabii. Diyarbakır da var bu yarışta. Kabuğunu kırmak için ne lazımsa yapıyor. Bu güzide ilin en büyük şansı belki de Efkan Ala gibi fedakâr bir valiye sahip olması. Ala bir taraftan şehrin problemleriyle ilgileniyor, bir taraftan da kenti ve kentte yaşayan insanları layık oldukları yere taşımak için proje üretiyor. O da yalnız değil. Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Kudbettin Arzu başta olmak üzere neredeyse tüm sivil toplum kuruluşları destek veriyor kendisine. Gaziantep de öyle. Vali, belediye, sanayi ve ticaret odası.. hepsi bir ve beraber. Birlik ve beraberlik içinde Adıyaman, Batman, Kilis, Mardin, Siirt ve Şırnak... Bu altı ili de ilave edince Şanlıurfa, Diyarbakır ve Gaziantep'i de kapsayan GAP çıkıyor ortaya. GAP Türkiye'nin yüzde 10 nüfusuna ve aynı zamanda toprağına sahip. Bölge aynı zamanda 13 bin senedir kurulmuş en görkemli imparatorluklara ev sahipliği yapmış bir bölge. Kültürü, tarihi ve sosyal zenginlikleri de var yani. Böylesine muhteşem bir bölgenin şimdiye kadar kalkınamamış olmasını anlayabilmek mümkün değil elbette. De... ya bundan sonrası? Hemen belirteyim ki, bundan sonrası pek parlak ve aydınlık görünüyor. Bunu bütün samimiyetimle söylüyorum. Bugüne kadar GAP'a yapılan 20 milyar dolarlık yatırımlara güvenerek falan değil hem de. Bölgedeki sosyal faaliyetlere bakarak söylüyorum bunu. GAP Kalkınma İdaresi Başkanı Muammer Yaşar Özgül ve arkadaşları sayesinde oluyor bütün bunlar. Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) son senelerde hükümetlerin gözdesi olmaktan çıktı maalesef!.. Birçok nedeni var bunun. En önemlisi de ülkenin içinde bulunduğu ekonomik darboğaz tabii ama mevzuumuz o olmadığı için hemen sadede geliyorum. Özgül ve personeli GAP Bölgesi'nde fırtınalar estiriyorlar adeta; hemen hiç maddi imkanları olmamasına rağmen hem de. Kadınlar, çocuklar, gençler derken o bölgede yaşayan herkesi kucaklamaya başladı bu bir avuç insan. İşte onların takdire şayan tarafları burası. Eşine az rastlanan bir fedakârlık gösteriyorlar her şeyden önce. GAP İdaresi geçenlerde İstanbul'da "GAP İçin 90 İlden 90 İşadamının Buluşması"nı gerçekleştirdi. Maksat, GAP Bölgesi için "Kalkınma Platformu"nu kurmaktı. Kuruldu da. Valiler, belediye başkanları, sivil toplum kuruluşlarının liderleri ve İstanbul'daki o yöre iş adamları bu platformda görev aldı. Özgül, toplantıya katılan iş adamlarına "Güneydoğu huzursuzken, Türkiye'nin huzurlu olması mümkün mü?" diye sordu. Mümkün olur mu? Asla değil. Ancak, GAP İdaresi'nin başlattığı ve hemen her kesimi içine alan bu platform bölgenin çehresini değiştirmekle kalmayıp ta ilerilere, bu 9 ili global dünyanın parmakla göstereceği bir yere taşıyacak mutlaka. Bu kadar gönüllüyü bir araya getirdiler ya; gerisi çorap söküğü gibi gelir.