Horlamayı methedecek değilim ama faydalı. Tecrübeyle sabit bu. Çalışmaktan bitap düştüğüm bir günde yine gözlerim kapanıyordu, oracıkta dalıp gitmişim. Bu tür uykuların tadı bir başka oluyor canım!. Sık sık yaşarım bu hazzı. Yine öyle bir şekerleme halindeydim. Ta ki biri beni dürtükleyinceye kadar sürdü de bu hâl. Arı sokmuş gibi irkilip yerimden fırladım. Aslında kimse fark edemezdi ama horlamam beni ele vermiş. Uyku sersemliğiyle divanın etrafında dolanıyordum ki, arkadaşların kahkahası koridorda bir top gibi patladı. Suçüstü hali, anlayacağınız. Uykum, anında açıldı. Kalkıp iki büklüm eve gittim. Oracıkta donacaktım yoksa! İşimi asla savsaklamam, nemelazım sımsıkı sarılırım ona. Sabah erkenden gazeteye gelip, toplantıya gideceğimi söylüyor ve kapağı doğru Hilton'a atıyorum. Sabah kahvesini orada içip afyon patlatıyorum. Araştırmacı yazar için İstanbul'da haber konusu yok değil ya; gani. Öğlen yemeğinde beni Çırağan'da ağırlıyorlar. Hem yiyorum, hem de Boğaz'ı seyrediyorum. Deniz bugün niye dalgalı acaba? Al sana haber!.. Yorgunluktan bitap düşünce kendimi Four Seasons'a veya Swiss Otel'e atıyorum. Akşamları daha sakin oluyor oralar. Ayrıca, yorgun bedenimi dinlendirmem için birebir. Bu mekanlar da kesmezse; ver elini Paris. Ne de olsa serde araştırmacı gazetecilik var!.. Genel Yayın Müdürüm Fuat Bol öyle mi ya? O bir yönetici. Gazete leşkerlerinin performansı ondan soruluyor bir kere. Gazeteci milleti, öyle kolay zapturapt altına alınacak cinsten bir millet değil ki. Tıpkı balık gibi. Tutarsın, elinden kayıverir. Hadi diyelim ki, onları hale yola koydu. Eh, koydu da fakat bir de tiraj raporu var. Kolay değil tabii. Çalışanların vizyonu bile genel yayın müdüründen sorulur. Reklam gelirlerinin arttırılması, giderlerin asgariye indirilmesi... hepsi ama hepsi onun sorumluluğunda. Üstüne üstlük her gün yazılan makale de cabası. Fuat Bol, gazeteye sabahın köründe geliyor. Gecenin bir yarısına kadar da çıkamıyor ofisten. Onu özleyen ev horantasının gazete binasına gelmeleri gerekiyor. Çaresiz geliyorlar, yüzünü görüp geri dönüyorlar. Hepsi o!.. Gazetecilik zor bir meslek. Bu işi yapanın olabildiği kadar haber kaynağının olması lazım bir kere. Siyasi kesim, bürokrasi ve iş alemiyle ilişkilerinin çok iyi olması da gerekiyor. Fuat Bol, senelerin gazetecisi. Herkesi tanıyor. Ayrıca, kendisi Recep Tayyip Erdoğan'ın okul arkadaşı. Ben şahsen, Başbakan'ın, değil 30 sene, 30 dakikalık arkadaşı olsam; elimi sıcak sudan soğuk suya sokmam ama Bol, nedense öyle yapmıyor. Kendisini işe öyle kaptırdı ki, deme gitsin. Haber... başlık... toplantı... Siyasetçi, işadamı, bürokrat gibi ziyaretçilerin arkası azıcık kesilse; hemen kapıda personel beliriveriyor... Sözün kısası, işi zor. Eh, kendisi dinamik ve tecrübeli bir gazeteci. Kolay iletişim kurar. Uzun seneler yöneticilik de yaptı. Hepsinin üstesinden gelebilecek kabiliyete sahip. Ama yine de insanın elinde değil, acıyorum ona. Bütün bunları, zam döneminde yağcılık olsun diye söylemiyorum. Gerçek bu. Riya varsa, namerdim. Ha, bu arada sallanan kuyruğumun sesi kulağınıza çarpıyorsa, duymamazlıktan gelin, lütfen! MI ACABA?!. Emekli farkı bayramdan sonraya kalmış... Emekliyi bayramda bile güldüremediler! ? Babacan, ABD'nin ekonomiden kaygısı olmadığını söylemiş... Bush'un bizim ekonomiye ilgisi yok ki, kaygısı olsun! ? Japonlar, kafatası kemiğinden ses alan cep telefonu yapmışlar... Telefon kemiğe dayandı desenize!