Teklemeden yüzlerce güzel hasletini sayarım Türk toplumunun. Da, bir özelliği var ki, hiç hazzetmiyorum. Gibi davranmak!.. Yoo, heveslenip bir artiste veya sanatçıya benzemesi filan değil benim dediğim. İsterse Marlon Brando'ya, isterse Nikole Kidman'a veya Ricky Martin'e, isterse de David Beckham'a... Kime benzerse benzesin, bana ne? Bill Gates'e benzemek için çabalayacak değil nasıl olsa. Ne hali varsa görsün!.. Benim demek istediğim, 'gibi' davranması. Şöyle bir gönülden çalıştığı hiç görülmemiş ama o kişinin işini sever gibi davranması yok mu, çileden çıkarıyor beni!.. Bakkalın pahalı olduğunu, raflarının çürük çarık malla dolu olduğunu söylüyor ama onu gördüğünde methiyeler düzüyor. Çocuğunun öğretmeninden hiç memnun olmadığını ifade ediyor her yerde üstüne basa basa, fakat okula gidip karşısına geçtiğinde öyle bir övüyor ki, sanırsın o öğretmen değil karşısındaki. Riyakarlığın daniskası. Karşındaki insan için düşündüğünü söylemekten neden çekiniyorsun be adam? Ya çocuğu sınıfta bırakırsa, endişesi var tabii. Yahut da bakkal veresiye vermez, korkusu! Belgesel izlemek istediğini beyan ediyor anketöre ama gözü kaynanalar dizinde. Fakir ama zengin gibi davranıyor mesela. Adamın nefesi kokuyor ama ısrarla Mercedes'e biniyor. Zengin sansınlar! Atatürk gibi davrananlar var bir de. Yahut da Mevlana gibi. Bir diğeri Özal gibi. Bir iki kere olsa bu, eh der insan; gelip geçici bir heves. Öyle değil ki, hep öyle yaşıyor adam. Böyle bir ruh hastasına nasıl davranırsınız? Adam şizofreni olmuş yahu, nasıl davranacağı var mı? Dosdoğru akıl hastanesi, değil mi? Bizimki öyle yapmıyor işte. Ya, 'Sayın Özal, nasılsınız efendim' diyor ciddi ciddi. Ya da, işi daha da abartıp, "Bu adam tam Özal gibi. Gelin peşine takılalım" diyerek; onun propagandasını yapıyor. Bunu yapıyorsanız; siz de en az onun kadar hastasınız!.. Biraz damdan düşer gibi oldu ama öyle. Yumurta tavuk hikayesi... Adam ofisinde ortağıyla oturup belediyeye vereceği rüşveti, tapu dairesinde kasaya atacağı sakal parasını, vergi dairesi müdürüyle yiyeceği yemeğin hangi mekanda olacağını konuşup karara bağlıyor; sonra da çıkıp 'Gümrük memurlarının yolsuzluk yaptığı' hususunda feryat figan şikayet ediyor. Veya kendisi biraz daha ağır gelsin diye tuzu nemlendirip tartıyor da komşusunun kömürü yağmur altında tutmasına tahammül edemiyor. Sütten çıkmış ak kaşık olmadığı halde, öyle davranmıyor mu, sinir oluyorum. İşin en vahim tarafını söylemedim daha. Siyasetçi de 'gibi' davranıyor ya, esas ona ifrit oluyorum. Fikri, zikri, yolu, yordamı öyle değil ama 'öyle gibi' davranıyor. Dinle, diyanetle ilgisi yok ama vatandaşın karşısına çıktığında, 'öyle gibi' davranıyor. Liberallikle uzaktan yakından hiç ilgisi yok ama sanayicinin önünde, 'öyle gibi' davranıyor. Vakti zamanında Aziz Nesin, "Bu milletin yüzde 60'ı aptal" dedi ve başına gelmedik kalmadı. Önümde böyle bir örnek varken, 'Milletin yüzde bilmem kaçı ruh hastası' diyecek değilim herhalde. Ancak, bu hastalıktan kurtulmamız lazım. Tedavinin zor olduğunu da söyleyeyim ha. Şizofren hastanın önündeki en büyük engel,'kendisinin hasta olduğunu kabul etmemesi'dir çünkü.