Kimileri, "Frankenştayn gıda" dedi. Kimileri, "Genetiğiyle oynanmış gıda." (Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar) GDO'lu ürünler bir şekilde Türkiye'nin gündemine oturdu. Ahalinin kafası karışık! Sağlıklı kalmak için nasıl beslenmeliyiz? Bilen de veriyor bu sorunun cevabını, bilmeyen de!.. İş başa düştü, kalktım Fransa'ya gittim. Cargill'in Grasse kasabasında bir aroma fabrikası var. Bu işler nasıl oluyor? Yerinde göreyim istedim. İyi de oldu. Neyin ne olduğunu görüp bilinçlendim en azından. Cargill Grasse Aroma Fabrikası'nda 3 bin çeşit ürün işleniyor ve bunlardan bin 700'e yakın nihai ürün (öz) elde ediliyor. Sisteme limon giriyor mesela. Alkolü... çekirdeği... kabuğu bir yana gidiyor... geriye limon özü kalıyor. Maksat da o zaten. Özü elde etmek. Posanın zayi olduğunu düşünmeyin sakın. Hepsi işleniyor ve kullanmaları için çeşitli endüstrilere gönderiliyor. Atık yok yani. Sistem, zeytin veya gülün yağı nasıl elde ediliyorsa, öyle. Grasse Aroma'da 5 bin ton ürün işlendiğini öğrendim. Bunun 4 bin 500 tonu öz, 500 tonu ise alkol ve solvent. Dediğim gibi atık yok. Grasse Fabrikası'nın çevre dostu bir fabrika olduğunu söyleyebilirim. Gelelim bu özleri kimlerin kullandığına. Kullanmayan yok ki. Başta meyve suyu ve gazlı içecek üreten fabrikalar. En büyük müşteri onlar. Pastane ve dondurmacılar da öyle; üretimlerinde mutlaka kullanıyorlar bu özleri. Çocuk maması, sakız ve şekerleme. Hakeza sıfır tatlandırıcılar. Hangisini sayayım. Et ve balık yemeklerinde dahi sos ve lezzet artırıcı olarak kullanılıyor bu extrelerden en az biri veya ikisi. Hemen belirteyim ki, bu özler herhangi bir katkı ilave edilmeden elde ediliyor; organik yani. Peki, rafta satılan ve bu aromalarla elde edilen ürünlerin hepsi organik mi? Değil! Kafaları karıştıran nokta da burası ya. Cargill Avrupa, Orta Doğu ve Afrika Direktörü Ruth Rowling'e sordum bu hususu. İki faktör rol oynuyormuş burada. Birincisi kanun. İkincisi müşterinin talebi. Bazı ülkeler GDO'lu ürün kullanımına belli oranlarda müsaade ediyor. Bazıları da kendi hâline bırakmış bu işi. "Şayet" dedi Rowling. "Müşteri kanunların müsaade ettiği miktarda GDO'lu ürün istiyorsa, bu talebini yerine getiriyoruz." Kanun cevaz vermiyorsa, müşteri istese dahi olmuyor tabii. Cargill sadece gıda ile iştigal etmiyor ki. Nişasta, nişastaya dayalı ürün, yağ, şeker ve kıvam verici ürünler de üretiyor. Haaa, bir de kakao. Cargill, nişasta ve glikozu mısırdan elde ediyor ve mısır bitkisi de tıpkı pamuk, soya ve pirinç gibi genleriyle oynanabilen bir bitki. Cargill Gıda Türkiye Murahhas Azası Mustafa Sayınataç'a GDO'lu mısır ithal edip etmediklerini sordum. Ayrıca, bilfiil üretim yapmıyorsa dahi mısır üreten çiftçiyi bilgilendirmek gibi bir faaliyeti var Cargill'in. Türkiye'de GDO'lu mısır üretimi hususunda bir dahli oldu mu? Elcevap: "Kanun dışı işlem yapmayız." Burada önemli bir durum ortaya çıkıyor. O da şu: Şayet, ülkende GDO'lu, yahut da sağlığa zarar veren bir ürün kullanılmasın istiyorsan; yapacağın şey belli. Kanun çıkarıp koruyacaksın tüketiciyi. Türkiye de son kararnameyle, bu konuda bir adım atmış oldu. Yeterli değil tabii ama bir adım, bir adımdır. Bir de ürünlerin üzerine "GDO'suzdur" yazsın isteyenler var. Onu da söyleyip kapatayım mevzuu. Bunun pratikte imkanı yok. Gıda ve ilaçta olan zikredilir. Olmayanı yazmaya kalkıştın mı, bir adet gofretin yanında bir de kitapçık vermek gerekir. Ki, imkânsız.