Güneydoğu şuuru

A -
A +

Güneydoğu Anadolu'nun son üç senede hükümetin teveccühüne mazhar olduğunu ve bu ilginin bölgenin tüm ekonomik ve sosyal göstergelerini olumlu yönde değiştirdiğini söylemek mümkün. Önceki yazımda Adıyaman'daki gelişmelere kısaca temas etmiştim. Bugün de Diyarbakır ve Şanlıurfa'ya değineceğim sütunumun müsaade ettiği nispette. Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Kutbettin Arzu, otomobilin içinde seyahat ederken bir sera gösterip "Geçenlerde bu serayı gezdim" dedi. "Domates bitkisinin sekiz dalından üçünü kestiklerini gördüm orada." Benim, "Nedenmiş" diye soran bakışlarımı görünce de şunları anlattı. "Şayet o üç dalı kesmezlerse ya domateslerin çokluğundan dolayı dal kırılıyor, ya da ürün küçük ve cılız oluyormuş." Bu bilgiyi verdikten sonra koltuğa yaslanan Kutbettin Arzu, "Sanayi ve ticarette de yapmalıyız bu uygulamayı" diyerek; şöyle sürdürdü konuşmasını: "Bir bölgede ne kadar un fabrikası gerekiyorsa o kadar olmalı. Tekstil veya mermer fabrikası ve hatta fırın için de böyle bu. Sayı arttı mı sistem çöküyor ve fayda yerine zarar veriyor." Bir oda başkanının böyle planlamadan söz etmesi çok önemli. Bilinçlendiğini gösteriyor çünkü. Şayet bir ili veya bölgeyi yöneten insanlar, şuur sahibi olmuş ve ahaliyi yönlendirecek birer toplum mühendisi haline gelmişlerse, korkma. Bugün olmazsa, yarın her şey düzelecek demektir. Şanlıurfa son üç senede hükümetin gözdesi oldu desem yalan olmaz. Belediye Başkanı Ahmet Fakıbaba'nın dürüst ve çalışkan olması da bu gelişmede etkili olmuştur mutlaka ama gerçek şu ki, Şanlıurfa bölgedeki şehirlerin belki de en şanslısı. Güneydoğu Anadolu'ya ne yapılıyorsa, en fazlasını Şanlıurfa alıyor. Diğer illeri kıskandıracak kadar ileri seviyede bu faydalanma. Gel gör ki, yetmiyor bütün bu ilgi ve alâka. Şanlıurfa dertli Şanlıurfa Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı İsmail Demirkol, şehrin son 3 senede inkar edilemez bir mesafe kat ettiğini kabul ediyor etmesine ama yine de, "Bütün bunlara rağmen şehirde her şey dört dörtlük diyemeyiz" demeden de edemiyor! Şehri dolaşırken dikkatimi çekmişti. Esnaf, cep telefonu satan dükkanların haricinde sinek avlıyordu Şanlıurfa'da. Bunun nedenini sorduğum İsmail Demirkol; şu açıklamayı yaptı: "Bu bölge, tarım bölgesi. Köylüde para olacak ki, şehirdeki esnafın yüzü gülsün. Çiftçide para yok!" İsmail Demirkol, Şanlıurfa'nın sevilen şahsiyetlerinden birisi. Şehrin iyiliği için yapmayacağı yok. Ayrıca, lâf olsun diye konuşan birisi de değil. Şanlıurfa'nın içinde bulunduğu problemleri yüksek sesle söylemeye devam etmesinin esas sebebi de zaten şehre olan sevgisi. Şanlıurfa'nın sağlık meselesinin hâlâ çözülmediğine dikkat çeken İsmail Demirkol, "Kişi başına düşen ebe sayısında 80'inci sırada geliyor Şanlıurfa" dedi. Hemşirede ise 81'inciymiş. Derslik konusu ise tam bir felaket. Son üç yılda 10 senede inşa edilenden çok derslik yapılmış şehre ama buna rağmen Cumhuriyet döneminde açılan okul kadar yeni okul açılması gerekiyormuş. Ee, her sene 65 bin öğrenci ilk öğretime kayıt yaptırırsa olacağı bu işte. 65 bin orta ölçekli bir ilin nüfusu demektir. Yeni bir şehir kurmak ne kadar zorsa, Şanlıurfa'da ilk öğretim okulu ihtiyacına cevap vermek de o kadar zor. Bunun bir de lisesi ve üniversitesi var ki, varın orasını siz düşünün!.. Sene 2003. O günün Bayındırlık ve İskan Bakanı Zeki Ergezen, Şanlıurfa yolunun o sene trafiğe açılacağı sözünü veriyor. Aradan 3 sene geçmiş olmasına rağmen yol hâlâ açılmış değil. Demiryolu bağlantısı için de verilmiş bir söz ama henüz proje safhasında bu konu. Demirkol'u dertlendiren meseleler bunlar işte. Kolay değil tabii. 30-40 senenin ihmali öyle 3-5 senede halledilivermiyor!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.