Güneydoğu'da gördüklerim

A -
A +

Hemen belirteyim ki, Güneydoğu Anadolu'da gördüklerim beni müthiş etkiledi; her şey harika! Diyarbakır, Batman ve Mardin... âdeta birer şantiye. Ulaşım problemi yok bir kere. Hele hava ve kara ulaşımı. Seyahat eden için de öyle, yük taşıyan için de. Dilediğin yere dilediğin saat ve yoldan gidebiliyorsun. Mesken ve iş yeri inşaatları baş döndürücü bir hızla devam ediyor. Çimento fabrikaları yok satıyor, haliyle. Konaklama problemi de yok. Ha bire otel inşa ediliyor çünkü. Uluslararası otel zinciri hem de bunlar. Turizm hızla gelişiyor. Mardin mesela. Hedefinde 1 milyon turist var. Sosyal hayatı hiç sormayın; kıpır kıpır. Restoran ve kafeler gece geç saatlere kadar lebalep dolu. Da... iş yok! İşsizlik hâlâ ciddi problem. Yukarıda anlattıklarımı okuyup, "Madem her şey iyi, her şey yolunda; öyleyse neden işsizlik var" diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Haklısınız. Bölgenin handikabı bu: Terör! Yatırımcı, terör korkusundan dolayı gelmiyor. Yapılanların çoğu devletin altyapı yatırımı. Şayet terör bitmiş olsa, bölge yatırımcı akınına uğrayacak ama maalesef o dönem başlamadı henüz. Herkes "Terör bitecek" diye ümitle bekliyor. Ha, bölgede terör eylemi var da insanlar ondan mı korkuyor? Hayır! Yok öyle bir şey ama adı bile yetiyor terörün insanları korkutmaya. İktisadî ve sosyal hayat üç aşağı beş yukarı böyle. Siyasi duruma gelince işler karışıyor. Karışıyor çünkü, bölgede korku hakim. PKK'nın müthiş bir istihbarat ağı var. Tabii, baskısı da. Bölge'de olup bitenden anında haberdar oluyor terör örgütü. Şayet, PKK aleyhine bir eylem gerçekleşmiş ya da söz söylenmişse; o sözü sarf eden kişi anında Kandil'den aranıyor ve gerekli ikazlar yapılıyor kendisine. Kulak çekmeden kurşunlamaya kadar geniş bir yelpazesi var tabii bu ikazın! Devletin istihbaratı yok değil var ama devlet bu; teröristin kullandığı yöntemi kullanamaz ki. Eskiden o da kullanıyordu ve yanlıştı; şimdi bu yanlışın faturası ödeniyor zaten. Halk hâlâ unutmuş değil çünkü o günlerde yapılanları. PKK'nın bir farkı da şu: Sempatizanlarını hiç boş bırakmıyor. Ne yapıp edip onlara bir iş veriyor ki, boş kalıp sağduyularını dinlemesinler... Kimi zaman çocuklara taş attırıyor. Kimi zaman ise yürüyüş yapmalarını istiyor onlardan. Bir maksat da toplumu psikolojik baskı altında tutmak! Gönüllü kuruluşlara üye olmalarını istemek dahi var bu stratejiler içinde. BDT, en fazla baskıya muhatap olanı hiç şüphesiz ama oda ve borsa başkanları dahil tüm STK'lar da yiyor aynı zılgıtı. Dolayısıyla, insanlar gölgede başka, güneşte başka konuşmak zorunda kalıyor ister istemez. Ne de olsa, can var işin ucunda!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.