Habur! Şuuraltınızdaki yeri nedir bu ismin? Terör, değil mi? Bilhassa Ekim ayında yaşananlardan sonra! Fakat, hemen belirteyim ki, Habur'un kendisi "terör"ü hiç düşünmüyor. Gündeminde yok bu eylem ve düşünce. Habur, "ihracat"ı düşünüyor. "Barış"ı düşünüyor. Komşu ülkelerle "ticarî ilişki"yi nasıl geliştireceğini düşünüyor. Çünkü, Habur, Türkiye'nin Irak'a açılan "gümrük kapısı" ve ticaret o mekanın aslî fonksiyonu. Bu girizgahı, biraz da Habur'dan geldiğimi söylediğim dostlarımın, "Eee, anlat bakalım. Ne var, ne yok oralarda" demelerinin üstüne yaptım. Günübirlik bir ziyaretti benimkisi. TİM, Kasım Ayı İhracat Rakamları'nı orada açıklayacaktı ve Mehmet Büyükekşi, "Gelir misin" deyince, ikiletmedim. Mardin'den çıkıp Silopi'ye yaklaştığımızda, yollardaki TIR, kamyon ve tanker yoğunluğu kendini hissettirmeye başladı. Yol kenarları da öyle. Her taraf TIR kasası, çekici ve kamyon parkı. Bir de bu araçların tamirini, bakımını yapan atölyeler var tabii. Adım başı lastikçi, kaportacı, motorcu vs. Benzin istasyonu da çok tabii. Kimi faal, kimi çoktan terk etmiş faaliyetini. Bunları şunun için anlattım: Habur'un bağlı olduğu Şırnak ilinin nüfusu 430 bin ve her 4 Şırnaklıdan biri geçimini Habur Kapısı'ndan sağlıyor. Başka da yapacak iş kalmamış zaten. Terör yöre halkının elini kolunu bağlamış. Vakti zamanında bir milyonu bulan küçükbaş hayvan sayısı şimdi 185 bin civarında. Şırnak'ın hayvancılıkta uğradığı zarar dahi şehrin neler kaybettiğini izah etmeye yeter de artar bile. Tarım farklı mı sanki? Ekilebilir topraklarının ancak yüzde 24'ünü ekebiliyor! İlde 11 bin 608 sigortalı işçi var. Bunların ekserisi kamu personeli. Kimi sağlıkçı, kimi eğitimci. Şırnak Valisi Ali Yerlikaya, "Şehr-i Nuh'a hoş geldiniz" terennümüyle karşıladı bizi ve "Habur Kapısı'ndan 2008'de 343 bin araç geçti ve 3 milyar 9 milyon dolarlık ihracat gerçekleşti" dedi. Bu seneki hedef ise 510 bin araç geçişi ve 5 milyar dolarlık ihracat. Şırnak'ın ihracattaki payı 550 milyon dolar. Hiç de küçümsenecek bir rakam değil yani. Habur eskiden adeta bir "çile kapısı" idi. Gümrük'ten geçmek için 15, 16 gün beklerdi bir TIR. Şimdi yok o izdiham. TOBB Habur Sınır Kapısı'nı yap-işlet-devret sistemiyle inşa etti ve modern hale getirdi. Vali Ali Yerlikaya'nın gayretleri de göz ardı edilmeyecek kadar mühim. Personel takviyesini yapan o çünkü. Ramazan'da iftar ve sahur yemeği verip şoförleri memnun edecek kadar da sosyal. Görüştüğüm şoförlerin bu gelişmelerden memnun olduğunu gördüm. Araçlarını park edecek yerleri var artık. İşlerini kolaylaştıran personel de. Fakat, "Ah, bir de" diyorlar. "Özel İdare'ye ait park yerini beton yapsalar." Tozdan topraktan geçilmiyormuş çünkü. "Otel istiyoruz" dedi bir tanesi. "Duş alıp yatabileceğimiz bir otel ve çay - kahve içeceğimiz bir cafe." Türkiye'nin komşu ülkeleri ile ticareti gün geçtikçe artıyor. İkili görüşmelerde hep gündeme geliyor bu gelişme. Erbil'de bir başkonsolosluk açılıyor mesela. Ki, ihracatçının işlerini kolaylaştırması yönünden çok önemli. "Arap Ceremesi" mevzuu var bir de. Gümrük'ten geçen her araçtan 42 TL alınıyor. Kim alıyor, niye alıyor belli değil. TIR şoförleri bir an önce bitsin istiyor bu uygulama. Banka ve sigorta mevzuunda da çok sıkıntı yaşanıyor. Irak tarafında banka yok. Alış-veriş tamamen iyi niyete dayalı. Sigorta da yok. Araç, Gümrük'ten geçti mi kasko bitiyor. Demokratik açılımı bir sonraki yazıma sakladım.