Hepimiz kontrgerillayız!..

A -
A +

Şu memleketin hâline bakın bir hele!.. Bir kısım insan oturup "Asker gelsin dertler bitsin" diye türkü çığırıyor. Bunun akılla, izanla ve dahi hukukla bağdaşır bir tarafı var mı? 21'inci asırda böyle düşünüyor! Kimiyse, "Dokunulamaz denilenlere dokunuldu, girilemez denilen yerlere girildi" diye kasım kasım kasılıyor. Hınç ve öfke içinde hem de. Birinci gruptakiler ne kadar haksız ise ikinci gruptakiler de o kadar haksız. Yargıcın kararını beklemeye dahi tahammülü yok adamın! Kontrgerilla, özetle; hukuk dışı bir organizasyonun ismi değil mi? Vatandaşın bu hâli, bir nev'i kontrgerilla değil de nedir peki? Kimi askerin ardına sinip salvo atış yapıyor. Kimi, iktidarın ardından. Kimi de İmralı'daki teröristbaşının!.. İmralı'dan medet umanlara, "terörist" diyoruz. Gittikleri yol yol değil çünkü. Kanunsuz! Bu durum, askerin yahut da iktidarın ardına takılıp gidenleri aklar mı peki? Asla aklamaz. Kat'a aklamaz. Meşru bir kurum veya kuruluştan, hukuk dışı talepte bulunmak hak mıdır ki, aklansınlar?!. Sempatizanlarının o güç ve otoriteden beklediği de hukuk dışılık çünkü. Dolayısıyla, biri kalkıp 'Tıpkı kontrgerilla gibi hukuk dışılık toplum olarak bizim içimizde var' dese; başı ağrımaz. Önce, bu canavarı çıkarıp atmamız lazım! Rollerin değişip "mağdur"un "muktedir" olacağı günleri beklemek ve o gün geldiğinde satırı çıkarıp karşı tarafa saldırmanın anlamı ne? Bu kafayla nereye varacağız biz? Onlarca parçaya ayrılmış bir toplumun bütünlüğünden söz edilebilir mi? Türkiye'de sadece "Ergenekoncu" veya "Darbeci" yahut da "Şeriatçı" yok ki, toparlamaya çalışasın; bölük pörçük. Hakeza, "asker-siyasetçi" kavgası. O da tek değil. Sayılamayacak kadar fazla gruplar arasındaki kavga. İktidar muhalefete, muhalefet yargıya, İşçi patrona, fakir zengine, okumuş okumamışa, sanayici bankacıya, üretici ithalatçıya, çiftçi tüccara, odalar STK'lara düşman. Resmen birbirine düşman bu gruplar. Ahalide kutuplaşmak ve karşı tarafa saldırmak hastalığı var. Kangren hâline dönüşmüş bir hastalık hem de. Önce bu virüsün yok edilmesi lazım. Güvensizlikten mi, geçmişte yaşananlardan mı kaynaklanıyor? Bunu tespit edip tedavi gerekiyor. Bir hususiyeti daha var bu ülkenin. Herkes hakim! Herkes yargıç! Kimse, yargı kararını beklemiyor. Oturuyor bir köşeye "şak" diye kararını veriyor. "O suçlu!" O dediği kim? Bu ülkenin siyasetçisi, bürokratı, iş adamı, gazetecisi. İşini yapmış yapmamış, hiç önemli değil. "Benden değilse, suçlu!" Hâl böyle iken demokrasiden ve insan haklarından bahsetmenin ne kıymeti olur ki? Vatandaşının enerjisini Türkiye kadar çarçur eden bir başka ülkenin var olduğunu ne gördüm, ne de duydum. Ülkede müthiş bir sinerji var. Neden üretime ve verimliliğe değil de "sen-ben" kavgalarıyla bitiriliyor bu enerji? Anlamak mümkün değil! Spor yok! Tarih ve kültürle ilgilenmek yok! Hobi hiç yok! Çevre mefhumu zaten yok! Varsa yoksa kavga! Yazık! Hadi, biz millet olarak bağışıklık kesbettik diyelim. Ya yabancı; onlar ne yapsın? Türkiye'de yaşıyorsa, illa bir yere yamanması lazım. İsteniyor çünkü. Yamansa, karşı tarafa ne diyecek? Yamanmasa, bu tarafa ne diyecek? İki arada bir derede kalıyor adam. Hâlimize ağlasın mı, gülsün mü bilemeden!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.