"Hindistan'a yoğunlaşın"

A -
A +

İstanbul Sanayi Odası (İSO) tarafından gerçekleştirilen "9. Sanayi Kongresi" dün sona erdi. Hemen belirteyim ki, dolu dolu bir kongreydi. Hem dünya ekonomisinde yaşanan değişim gözler önüne serildi, hem de Türkiye'nin global bir aktör olabilmesi için neler yapması gerektiği net bir şekilde ortaya kondu. Harvard Üniversitesi Uluslararası Kalkınma Merkezi Direktörü Prof. Dr. Ricardo Hausmann'ın yaptığı konuşma da bu yönden çok önemliydi. Hausmann, Adam Smith'in "Ülkelerin Zenginliği" kitabını yazdığı dönemde zengin ülkelerin en fakir ülkeden dört kat zengin olduğuna vurgu yapıp, "Şimdiyse, 387 kata çıktı bu fark" dedi. 250 seneye yakın bir sürede gelinen nokta bu. Fakat, bir başka gerçeği daha yaşıyor dünya. Zengin ülkelerin o hızlı büyümesi artık yok! Fakir ülkelerin hızlı büyüdüğü bir döneme girildi. Bunun en bariz örneği Çin. Çin ekonomisinin 2020 yılında ABD ekonomisi kadar bir büyüklüğe erişmesi bekleniyor. Evet, iki ülkenin ekonomik büyüklüğü birbirine eşitlenecek ama Çin nüfusu ABD nüfusundan kat be kat fazla olduğu için Çinli, Amerikalı kadar zengin olmayacak tabii ama Çin'in dünya ekonomisinin büyümesine sağladığı katkının ABD'den fazla olacağı kesin. Ekonominin kalbi Çin gibi ülkelerde atacak yani. Türkiye de tıpkı Çin gibi son dönemde hızlı büyüyen ülkeler arasında yer alıyor ama Türkiye; ödemeler dengesinde kriz, cari açık ve devalüasyon gibi bedeller ödemek durumda kaldı. Neden? Hausmann bu konuya pek temas etmedi ama nedeni belli: Sermaye yetersizliği ve yönetim zaafı! Hausmann, Türkiye'nin ihraç ettiği ürünlerin en fazla ihracat yaptığı ülkelerin ithal ettiği ürünlerle ne kadar uyumlu olduğuna dikkat etmesi gerektiğine işaret etti. Almanya ve Çin Türkiye'nin ihraç ettiği ürünleri değil, başka ürünleri ithal ediyor. Hindistan ise Türkiye'nin ihraç ettiği ürünü ithal eden bir ülke. Haliyle, Türkiye'nin Hindistan pazarına önem vermesi ve o pazara odaklanması gerekiyor. Burada şunu demek istedi Hausmann: "Almanya bugün sizden alır ama yarın daha ucuz satanı bulur ve oradan ithal eder. Hindistan ise sizin sattığınız mal ve makineleri satın alıyor. Onlara ihtiyacı var." Hausmann, her ülke için geçerli olan bir başka gerçeğe de temas etti. "Fakir ülkelerin zenginleşmesinin yolu çok çeşitli ürün üretmekten geçiyor. Aynı üründen daha fazla üretmekten değil." Evet, doğru. Çok çeşitli ürün üretmek lazım. Da... Farklı bir ürün satabilmek için o ürünün belli bir kalite ve standarda sahip olması gerekmiyor mu? Ekonomik olması da ayrı bir konu tabii. Amerika mesela. Çok çeşitli ürün üretiyor ve hem de başkalarının üretmediği malı üretiyor. Türkiye bunu başarabilir mi? Hausmann, bu konuda Türkiye'ye güveniyor. "Zaten" dedi Hausmann. "Türkiye karmaşık ürün üretip satıyor. Gelecekte daha çeşitli ve az sayıda üretilen ürün üretebilirsiniz." Hausmann Türkiye'nin başka ürünlere atlama konusunda da büyük avantaja sahip olduğunu ifade etti. Hausmann'ın son sözü, yazının da son sözü olsun: "Mesele, kamu ve özel sektörün iş birliği ile çözülebilecek bir mesele. İletişim ve karşılıklı güven çok önemli. Bu alanda başarılı olunursa, sürdürülebilir rekabeti yakalamak mümkün."

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.