Hisarcıklıoğlu'nun sözleri

A -
A +

Gündemin hızlı değiştiği yetmiyormuş gibi biz de durduğumuz yerde durmuyoruz. Bir oraya, bir buraya koşturup duruyoruz. Dolayısıyla yazmamız gereken birçok şeyi yazamıyoruz. Veya geciktirerek yazıyoruz. Bu yazı da onlardan birisi. TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu ile iki gündür Bosna-Hersek'teyiz ama geçen hafta sonu yine birlikteydik ve çok önemli şeyler söylemişti Kartepe The Green Park Otel'deki "Ekonomi Zirvesi"nde. Yazmadan olmazdı. Araya bir Almanya ziyareti sıkıştırıp döndük ve ancak yazıyoruz. Hisarcıklıoğlu'nun, "Biz, bütçe okumayı 2001'den sonra öğrendik" şeklinde bir sözü vardı ki, bendenizin ilgisini çekti bu itiraf. "Geçmişte biz kasamıza giren paraya bakardık hep. Para girdiği müddetçe kazandığımızı sanırdık. Bunların hiç kıymeti yokmuş halbuki. Bütçe yoksa insanlar da, şirketler de, hükümetler de duvara tosluyor" dedi Hisarcıklıoğlu. Söylediği sözün doğruluğundan çok bu itirafın o konumdaki birisi tarafından yapılması önemli. Hisarcıklıoğlu, gelecek nesilleri de düşünen vizyon sahibi bir iş adamı. Bulunduğu mevkiin kendisine yüklediği sorumlulukların şuuruyla hareket ediyor ve konuşuyor. Bütçe olmadan planlama yapmak da mümkün değil, strateji geliştirmek de. Zaten onun bu davranışı TOBB'u TOBB yaptı. Hisarcıklıoğlu, sohbet esnasında şöyle bir anekdot anlattı."2001 senesiydi. Krizden sonra IMF Heyeti Türkiye'ye geldi. Bizi de ziyaret etmek istiyorlar. Ben de o günlerde başkan olmuşum. Arkadaşlardan geçmişteki ziyaret tutanaklarını bulmalarını istedim. Yok! IMF Heyeti TOBB'u hiç ziyaret etmemiş. Geldiklerinde, "Neden gelmediniz?" diye sordum. 'Siyasi parti liderleriyle zaten görüşüyoruz. Siz de neticede bir siyasi partinin ekonomik ayağısınız!' dediler." Bakış açısını görüyor musunuz? Sivil toplum kuruluşları, siyasi bir teşkilat gibi algılanıyor! Şimdi öyle değil tabii. TOBB'un şahsiyetli duruşu sadece TOBB'a değil, diğer STK'lara da itibar kazandırdı, dikkate alınmalarını sağladı. Ayrıca TOBB bugün her platformda Türkiye'yi temsil ediyor. Siyasetçinin bağnazlığı Türkiye'de çok tartışılmasına rağmen bir türlü netlik kazanmayan bir sorunun cevabını da verdi Hisarcıklıoğlu bu sohbet toplantısında. Türkiye büyüyor büyümesine ama neden vatandaş hissedemiyor bu büyümeyi? Türkiye, dört yıldır üst üste büyüdü. 2005 büyüme oranı yüzde 7.6. Kişi başına düşen milli gelir 5 bin doları aştı. Bu büyümeye paralel olarak vergi gelirleri de arttı: Yüzde 18. Önemli bir büyüme. Ancak, cari harcamalardaki yüzde 16'lık artış vergi gelirlerini alıp götürüyor. Yani, vergi gelirleri halkın refahına değil, kamu harcamalarına gidiyor. Hisarcıklıoğlu, haklı olarak devlet bütçesinin daha iyi idare edilmesini istiyor. Yoksa, darbeyi iş adamı yiyor çünkü. Kayıt dışı mevzuu Türkiye'nin en önemli meselesi. Yabancılar bu konuda çok tedirgin. Türkiye'de trafiğe çıkan araç sayısı her gün artıyor, fabrikalar, evler enerji kullanıyor. Buna rağmen Türkiye'nin ham petrol ithalatı düşüyor. Neden? Kaçak petrol kullanılıyor da ondan!.. Vergi böyle de sosyal güvenlik farklı mı? Al birini vur öbürüne. 72 milyon nüfuslu Türkiye'de 81 milyon kişi sosyal güvenlik şemsiyesi altında. 20 milyon kişi ise hâlâ sigortasız! Tam bir bilmece. Kim çözecek bunu? Hükümetler tabii. Ülkenin nüfusu bile tam olarak bilinmiyor. Kahramanmaraş'ın nüfusu 4 kat fazla çıkmıştı da, bugünkü seviyesine getirinceye kadar akla karayı seçmişlerdi. Sanayi envanteri de yok bu ülkenin. Bütün bunları vergi ve sosyal güvenlik reformları gerçekleştirmeden yapmak mümkün değil. Yine Hisarcıklıoğlu anlattı. Deniz Baykal, o günün başbakanı Mesut Yılmaz'a; "Sosyal güvenlik reformunu yaparsan, tarihe geçersin" diyor. Yılmaz'ın cevabına dikkat edin şimdi. "Ben tarihe geçeyim. Sen de iktidar koltuğuna geç otur, değil mi?"

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.