İhracat artsın ama nasıl?

A -
A +

Türkiye'yi doru ata benzetirim hep. Heybetli, kaslı ve güçlü. Rüzgâr olup uçmak ister ama binicisi gemi öyle bir çeker ki; ağzından beyaz köpükler akar, gidemez. İstediğini yapamaz bir türlü. Türkiye de öyle. Ne zaman yatırım iştahıyla atağa kalkmışsa, gemlendi. Yeterli finansmanı yok çünkü. İştah var ama aş yok! Dünya ekonomisinin 2023 yılında 90 trilyon dolarlık bir büyüklüğe ulaşacağı tahmin ediyor. Türkiye o gün dünyanın 10 büyük ekonomisinden biri olup bu üretimin yüzde 3'ünü gerçekleştirmeyi hedefliyor. Bunun için de her yıl ortalama yüzde 6 büyümesi lazım. Kritik nokta burası. Büyümesi lazım ama finansman yok! Şirketlerin öz kaynağı yetersiz. Halkın tasarrufu az. Geriye bir tek borç kaynak kalıyor. Ki, o da baş ağrıtıcı bir şey. Yuları yabancıya kaptırıyorsun bir kere. Ekonomi kırılganlaşıyor ve kriz geliveriyor. Ondan sonra doğrult belini doğrultabilirsen! Merkez Bankası bu tür krizlerin yaşanmasını istemiyor tabii. Dolayısıyla, sıkı para politikaları uyguluyor. En son tedbiri, "banka kredi artış oranları, yıllık yüzde 15'i geçmesin" şeklinde oldu. Halbuki, Türkiye ekonomisinin büyüdüğü dönemlerde yüzde 30'ları bulmuştu bu oran. Gel de çık işin içinden. Yük züccaciye, merkep topal, yol engebeli. Buna rağmen Türkiye rakiplerini geçip dünya aktörlerinden biri olmayı arzuluyor. "İstikrar"ı elden bırakmadan, "istihdam"a çare bulmayı ve "ihracat" yapmayı hedefliyor. Kırk katır mı, kırk satır mı durumu yani! İhracatçı sorumluluğuna müdrik davranıyor ve ihracatı arttırmak için elinden geleni ardına koymuyor. İnovasyon ve ar-ge stratejileri geliştirip katma değeri yüksek mal üretmenin yollarını arıyor. O yetmiyor, kur ve finansman problemi ile de cebelleşiyor. Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Mehmet Büyükekşi, 3 aydır Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Ali Babacan ve Bankalar Birliği yöneticileri ile görüşme üstüne görüşme yapıyor. Maksat belli: İhracatçının daha fazla kredi kullanması. Dünyada kur savaşları yine başladı. Japonya milli parası Yen'in değerini düşürdü mesela. Bu durum, firmaların Avrupa'dan makine alımından vazgeçip Japonya'ya yönelmesine sebep oldu. Türkiye onu da yapamıyor. İthal mal tüketimi artar korkusuyla Lira'nın değerini düşüremiyor. Da... pazar elden gidiyor! O ne olacak? Türk müteşebbisi sanayiciliği bırakıp "daha kârlı" diye inşaat , turizm ve hizmet sektörüne kaymaya başladı. Sanayi ve ihracat sektörleri cazip hale getirilmezse, Türkiye dış pazarda rekabet şansını kaybeder ki bu ciddi bir risktir. Bunun olmaması için Büyükekşi ihracatçıya "pozitif ayırımcılık" istiyor. İhracatçı kredilerindeki "zorunlu karşılıkların" azaltılmasını ve "yüzde 15'lik kredi sınırlamasından" muaf tutulmasını talep ediyor. Büyükekşi'nin bu talepleri pek de yabana atılacak talepler değil hani. Yaşamak için hava ve su lazım. Rekabet şansını korumak ve büyümek için ise finansman. Ne yapıp edip bulacaksın o finansmanı.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.