Almanya, 2004 senesinde gerçekleştirdiği 990 milyar dolarlık ihracat ile dünya birincisi oldu. Olsun, bana ne? De, başka bir konuya temas edeceğim için yine de alıyorum sütunuma. Almanya'nın nüfusu 80 milyon. Kişi başına 11 bin dolar ihracat düşüyor bu ülkede, hatta biraz da fazlası var. Türkiye'de ise bin dolar bile değil bu rakam. Hadi, Almanya Avrupa Birliği (AB) ekonomisinin motor gücü, 'emsal olmaz' diyelim. Ama gelişmekte olan ülkelerde 5 bin dolar bu rakam. Bu mütevazı standarda göre Türkiye'nin 350 milyar dolar ihracat yapmış olması lazımdı. Hani?.. 2004 senesinde canım ülkemin yaptığı toplam ihracat 64 milyar dolar. Hem de rekorla kapanan bir senenin sonunda. Bunu, Türkiye'nin başarısını küçümsemek için yazıyor değilim. Dış ticaretten sorumlu Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen'in de, ihracatçının da bu konuda gösterdiği azmi görmemezlikten gelmek için özürlü olmak lazım. Ben özürlü değilim. Görüyorum bu başarıyı. Takdir de ediyorum. Ancak, 64 milyar dolarlık ihracatı Türkiye gibi bir ülkeye yakıştıramıyorum. Göğsümü gere gere söyleyeceğim bir rakam istiyorum ben! Yine Almanya'dan örnek vermek gerekirse, bu ülkenin ithalatı tamı tamına 778 milyar dolar. Dış ticaret fazlası verdi yani. Hem de bizim ihracatımızın üç katı neredeyse! Farkın hangi boyutlara ulaştığını görüyor musunuz? Türkiye ise dış ticaret açığı veriyor. İthalatı ihracatından fazla yani. Türkiye neden bir Almanya olmasın? Bu sorunun cevabını aramak için yaptım zaten bu girizgâhı. Türk sanayicisi 1980'lere kadar kapalı bir ekonomiye sahipti ve sadece iç piyasanın talebini karşılıyordu. Son 10-15 yılda, kendisinden istenenleri üretmeye başladı. Yani, fason üretim yapan bir ülke oldu. Yabancının teknolojisine veya ürününe katma değer ilave edip ihraç ediyoruz bunu. Türkiye ne kazanıyor bundan? Biraz istihdam, biraz da katma değer. Hepsi bu! Türkiye'nin ihracat kalemleri belli. Tekstil, otomotiv, elektrik ve elektronik. Bir miktar da makine. Hiç yoktan iyi tabii. Fakat, 70 milyon nüfusa sahip Türkiye'yi ilânihâye taşıyacak ve insanına iş bulup onları medeni ülkeler seviyesine taşıyacak bir aktivite değil bu. Türkiye'nin ne yapıp edip 'istediği ülkeye mal satan' ekonomi konumuna gelmesi lazım. Katma değeri yüksek ihracat yapmadan Türk halkının belini doğrultması mümkün değil. Türkiye yapabilir mi bunu? Hiç tereddüt etmeden söyleyebilirim: Yapar. Yeter ki, biraz daha akıllı davransın!.. Yeni yatırımlar yapmaya Türkiye'nin finansman yapısı müsait değil ama bu, hükümetleri ve sanayicileri haklı çıkaracak bir mazeret olamaz. Şayet, mevcut tasarrufları daha verimli alanlara taşıyan bir strateji uygulanır, yabancı sermayenin ülkeye girişi kolaylaştırılır ve bunun sonunda marka ve moda gibi katma değeri yüksek üretim yapılırsa; her şey yerli yerine oturur. Türkiye'deki başarılı şirketlere şöyle bir bakıldığında, ya yabancı ortağı olduğu ya da yabancıya onun şartlarında fason üretim yaptığı görülüyor. Bu da Türk sanayiinin daha da globalleşmesi gerektiğini gösteriyor ki, AB müktesebatı önümüzdeki günlerde bazı firmaları zora sokacak belki ama genel ekonomi için çok faydalı olacağı kesin. MI ACABA?!. Dışişleri Bakanı Gül, AB sürecinde koordinatör olacağını söylemiş... Baş müzakereci kim olacak peki? Uzmanlar, radyoaktif etkisi kesinleşen cep telefonunun çocuklara yasaklanmasını istemişler... Başka işi yok mu bu adamların? AB fonları KOBİ'lere akacakmış... Projesi olmayanlara değil, olanlara tabii!