Biz niye böyleyiz? Neden "derler" ve "desinler" aralığında, bir gidip bir geliyoruz? Hiç mi vizyonumuz yok bizim? Ya "... derler, aman yapmayalım" deyip yan çiziyor; ya da "Şöyle bir şey yapayım da ... desinler" peşinde koşuyoruz! Yuh olsun bize! "Derler" de; büzül, "desinler" de; yayıl! Sorumsuzluğun dik âlâsı! Vizyonsuzluğun daniskası!.. CHP'nin "aile sigortası" bunun en canlı örneği. "Herkese 600 TL maaş" vaat etti CHP. Duyan, "CHP halkı düşünüyor" desin diye! Önünü düşünme, ardını düşünme salla. Vaat etmekle deniz biter mi? Tamam! Sosyal devlet olmanın bazı sorumlulukları var. Yerine getirmek lazım. Da... sondan başlamak niye? Aha Avrupa. Sosyal devlet olmanın en iyi örneği orada. Avrupalı, doğan her çocuğun sorumluluğunu üstleniyor. Hem de ölünceye kadar. "Sağlıklı yetişmesi için imkân hazırlarım. Eğitirim. Meslek sahibi yapar ve iş veririm. İş vermezsem; maaş bağlar, hayatını kimseye muhtaç olmadan idame ettirmesini sağlarım" diyor ve bihakkın yerine getiriyor bu sorumluluğunu. Fakat, devletin sorumluluğu kadar vatandaşın da sorumluluğu var. Sosyal olmanın nedeni bu zaten. Karşılıklı sorumluluklardır insanı medeni yapan. Tek taraflı sorumlulukta da, kazançta da art düşünce ve suistimal vardır. Kendisine her imkân temin edilen vatandaşın da üretmesi ve ülkesine karşı vatandaşlık borcunu ödemesi lazım. Bizimkilerin ne yarıştırdığına bakın bir de. "Sen 400 TL verdin. Ben 500 TL vereceğim!" Eğitim yok. İş yok! Ya ne var? Aile sigortası! Etmeyin eylemeyin beyler. İmkânsız ama hadi diyelim ki, kaynak buldunuz ve verdiniz bu parayı. Ne olacak? İki dönüm bostan, yan gel yat Osman! 600 TL maaş alan bir insan, önüne konan 700, ya da bin TL'lik işe burun kıvırmaz mı? İş vereceğim demek zor geliyor tabii. Balık tutmayı öğretemiyorsan, balık ver! Bir nevi uyutma politikası!.. AK Parti'nin yaygınlaştırdığı sosyal yardımların maksadı aşıp aşmadığını tartışıyorken; şimdi de CHP'nin vaatleri çıktı karşımıza. Bir zamanlar Süleyman Demirel, "Kim ne verirse, ben 5 fazlasını vereceğim" demiş ve oy almıştı bu vaatleriyle. CHP aynı yolu izleyip sazan avlayacağını ümit ediyor! Sazan malum, balıkların en aptalı. Bırakın hamurlu oltaya takılmayı; tüylü oltaya bile takılır! Ve asla ders almaz; bu bedelini canıyla ödediği hatasından! CHP de ahaliyi "sazan"a benzetiyor herhalde. Başka bir izahı yok çünkü bu uygulamanın. Yeşil kartta yaşanan ifratın nelere sebep olduğunu hepimiz biliyoruz değil mi? Yeşil kartlı vatandaş sigortalı olmuyor. "Yeşil Kartım iptal olur" diye sigortalı olmuyor. Dolayısıyla, işçi bulamıyor işletmeler. Bunun nesi ekonomik? Ayrıca, üretime katkısı olmayan yardımların vatandaşa ağır bedel ödettiğini de unutmamak lazım. En pahalı benzini Türkiye kullanıyorsa, bunun bir sebebi vardır değil mi? CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, "Onurlu yaşam" diyor. Devlete borçlu olmanın nesi onurluysa! Devlete borçlu olmak demek; iktidara ya da daha iyisini vaat edene oy vermek demektir. Ki, siyasetçi için "bundan iyisi Şam'da kayısı." Et vaadi, al oyu!