İki elin sesi

A -
A +

Türkiye ekonomisi geçen sene ihracatla soluklandı. Hazır giyim sektörü yine ihracatın lokomotifi. 11.5 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirdi sektör. Halkın alım gücünün düşmesiyle iç pazar çok daraldı. 2004'te de devam edeceğe benziyor bu durum. Ayakta kalmak için çırpınan sanayicinin önünde tek bir alternatif var: İhracat. Dünya da eski dünya değil. Son yıllarda acımasız, bir o kadar da yoğun bir rekabet altında. Bu durum tüketici için çok olumluysa da, firmalar için pek de iç açıcı değil doğrusu. Rekabet engelini aşmak isteyen firmaların evvel emirde fiyatları düşürmesi gerekiyor ama düşürdüm, demekle düşmüyor ki bu meret!.. Fiyatı düşürmek için işletmelerin önce maliyetleri aşağı çekmesi lazım. Hadi diyelim ki, toplam kaliteyi tutturdu, eğitilmiş personel istihdam edip tüm giderlerini disiplin altına aldı. Yine de mümkün olmuyor bu iş. Çünkü, kendi dışında da birçok unsur var ve bunlar da maliyeti direkt etkiliyor. Elektrik, su, doğalgaz mesela. Bunların hepsi devletin tekelindeki ürünler. Devlet ise borç ödeme gailesine düşmüş. Başını suyun üstünde tutması için yapacağı tek şey; vergi. Tüm bunlar üst üste gelince tabii maliyet unsuru kâbusa dönüşüyor. Hoş, bütün bunları olmuş kabul etsek dahi her şey hallolmuyor. Çünkü, işletmelerin bir de finansman problemi var ki, o hepsinden önemli. Nakit akışını sağlamak, yeni yatırım yapmak ve de gerektiğinde AR-GE harcamasına fon ayırmak... Bunların hepsi finansmana bağlı. Türkiye'de, hem de bu kadar çetrefil sistemin içinde iş yapmak kolay mı? İstisnaları elbette ki var ama firmaların geneli sallanıyor. Bir defa hepsi nakit akışı sıkıntısı çekiyor. Pazarda çok iyi yeri olan bir firma bile bakıyorsun, ertesi gün gümlemiş. Neden belli: Finansman!.. Bu handikaptan kurtulmanın tek yolu, birleşmek ve sermaye yapısını güçlendirmek. Türk sanayici ve ihracatçısı bunun farkında. GSD, GİSAD gibi başarılı şirketler birer canlı örneği bunun. Birgi Dış Ticaret de katıldı bu kervana. 2003 senesinde gösterdiği performansın ardından Dış Ticaret Sermaye Şirketi ünvanı da alan Birgi, şimdi 130 ortaklı dev bir ihracat şirketi oldu. 2004 hedefi 300 milyon dolar olan Birgi'nin geçen sene 9 ayda gerçekleştirdiği ihracat ise 81 milyon dolar. Yaşar Debreli'nin yönetim kurulu başkanlığını yaptığı Birgi'nin ayrıca Okan Oğuz, Nuri Artok gibi tecrübeli ve bilgili ortakları da var. Hedef belli: Marka olmak... Rekabet gücü, ancak bu tür ortaklıklarla artıyor. Tecrübe birikiminin bir araya gelmesinin yanısıra nakit akışı da kolaylaşıyor tabii ki. Bir elin nesi var, iki elin sesi var diye boşuna dememişler. Şimdi yapılacak olan kooperatif mantığıyla faaliyet gösteren bu işletmelerinin sayısını arttırmak ve onları profesyonel yöneticilerle takviye etmek. Hele bir de Çin tehlikesi varken, başka çare kalmıyor. MI ACABA?!. Turhallı Milli Piyango zengini, 'Trilyoner olduğumu öğrenince yatıp bir güzel uyudum' demiş... Uyu, uyu. Son güzel uykun olacak çünkü bu. *** Cola Turka, New York Times'e konu olmuş... Olur tabii, etekleri tutuştu bir kere! *** Türkiye'de tam 12 bin psikolog yasa dışı çalışıyormuş... İyi de, hasta sayısı o kadar var mı? *** Fenerlilerin genlerinde büyüklük varmış... Sözkonusu 'büyüklük' kompleks tabii!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.