Bugün size iki insandan bahsedeceğim; ikisi de Türkiye'nin medar-ı iftiharı. Biri Osman Semerci, diğeri ise Tuncay Bekiroğlu. Bekiroğlu, MAN Türkiye'de görev yapıyor; Semerci de Marrill Lynch da. MAN; Almanların ticari araç kategorisinde gururlandıkları bir firma. Marrill Lynch ise Amerika'nın 500 büyük şirketi arasında 58'inci sırasına kadar çıkmış bir finans devi ve yaklaşık 1.5 trilyon dolar tutarındaki bir fonu yönetiyor. Faaliyet gösterdiği ülke sayısı Türkiye ile birlikte 38'e çıktı. Marrill Lynch'ın yine bir Türk olan Türkiye Genel Müdürü Kubilay Cinemre İMKB'de bu sene 15 milyar dolarlık işleme aracılık etmeyi hedeflediklerini söyledi ve "Bu rakamı 3 yıl içinde 50 milyar dolara çıkaracağız" dedi. Boğaziçi Üniversitesi Elektrik Mühendisliği Fakültesi'nden mezun olan Osman Semerci daha sonda Marmara Üniversitesi Çağdaş İşletmecilik Bölümü'nü de bitirdi. İstanbul'daki bir aracı kurumda bir müddet çalıştıktan sonra Merrill Lynch'ın İsviçre'deki bir şubesinde sıradan bir eleman olarak işe başladı. Fakat, kısa sürede kendini ispatlayıp çalışkanlığıyla yöneticilerinin gözüne girdi. Marrill Lynch'ın Avrupa merkezi olan Londra'ya çağrıldı ve şirketin Doğu Avrupa Kurumsal Bankacılık Birimi'ni kurması istendi kendisinden. Layıkıyla yaptı tabii bu işi. Ardından Japonya merkezli Asya ve Avustralya Kurumsal Bankacılığı'nın başına getirildi. Dört senedir de Marrill Lynch'ın Avrupa, Orta Doğu ve Afrika Başkan Yardımcısı görevini yürütüyor. Bu göreve getirildiğinde henüz 36 yaşındaydı Semerci ve bugün Marrill Lynch'ın 10 global yöneticisinden birisi; aynı zamanda da en genci. Unutmadan, dev finans kuruluşlarında bu seviyeye yükselen ilk Türk vatandaşı olduğunu da söyleyeyim Semerci'nin. Başarıya ödül Lafın kuyruğunu bağlamadan önce, MAN Türkiye Kamyon ve Otobüs Ticaret A.Ş. Yürütme Kurulu BaşkanııÜü Tuncay Bekiroğlu'ndan da bir nebze bahsedeyim size. O da genç. ODTÜ Endüstri Mühendisliği'ni 1990'da bitirdi ve aynı üniversitede yüksek lisans yaptı. İş hayatına Türk Traktör Fabrikası'nda başlayan Bekiroğlu, daha sonra çeşitli firmalarda pazarlama sorumlusu görevinde bulundu ve 6 yıldan bu yana da MAN Kamyon ve Otobüs Ticaret A.Ş.'de Satış ve Pazarlama Grup Müdürü olarak görev yapmaktaydı. Otobüs ve kamyon pazarlamak öyle sanıldığı gibi kolay bir iş değil. Pazarlamacının gecesini gündüzüne katması gerekir. Bekiroğlu da onu yaptı zaten; başta Almanlar olmak üzere herkesi kendine hayran bırakan bir performans sergiledi. Çok iyi derecede İngilizce bilmesine rağmen "Almanlarla iş yapıyorum" diye kısa sürede Almanca'yı da öğrendi. 2006 yılı MAN AG için şirket tarihinin en başarılı yılı oldu. 1 milyar 105 milyon euro kâr elde etti çünkü MAN Grubu. Bu başarıda şimdi Yürütme Kurulu Üyesi olan Orhan Düzgün ve Tuncay Bekiroğlu'nun fazlasıyla rolü var tabii. Semerci nasıl sadece 2004 yılında Marrill Lynch'ye 700 milyon dolar kazandırmışsa, Bekiroğlu da MAN'a kazandırdı. Altın yumurtlayan tavuk; aklı olan harcar mı? "Marifet iltifata tabidir" deyip ödüllendirildi bu gençler. Gelelim şimdi sözün düğümünü atmaya: Birçok gencimiz batılı şirketlerin tepe noktalarında görev yapıyor aslında da benim demek istediğimi anlatmaları yönünden Semerci ve Bekiroğlu örneğiyle iktifa edeceğim. Bu iki genç şayet Türkiye'de bir kamu kurumunda görev almış olsalardı bugün en fazla şef olurlardı. Daha fazlası neredeyse imkansız!.. Neden böyle oluyor bu? İstihdam politikaları rekabete dayalı değil her şeyden önce de ondan. "Kart hamili" gençler oraya buraya sokuşturuluyor ve ondan sonra da orada unutulup gidiyorlar. Ne eğitim isteyen var, ne de kabiliyete bakan. "Nasıl tosunum, hayatından memnun musun?" "Sağ olun efendim. Sayenizde geçinip gidiyoruz!" Elin oğlu nasıl yapıyor peki bu işi? Çalışanı teşvik ediyor... Verimli olanı ödüllendiriyor... Yüksek performans gösterenin önünü açıyor... Bizde nasıl olduğunu biliyorsunuz: Torpili olan hak etmediği yere çıkıyor; olmayan ise telef olup gidiyor. Bu sistemin birine faydası olsa hadi neyse diyeceğim ama ne kuruma faydası var, ne de gence!..