İki rakam tek sonuç

A -
A +

Türkiye 2005 senesinde 73.5 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirdi. 2006 yılında GSMH'nın ise 367 milyar dolar olacağı tahmin ediliyor ki, bu, kişi başına düşen milli gelirin 5 bin 500 dolar olacağı anlamına geliyor. Şimdi bu iki rakamı yalın haliyle alıp, "Türkiye'yi yönetenler iyi yönetiyor" demek de mümkün; içine başka verileri de ilave edip, "Türkiye böyle mi olacaktı?" diye türkü çağırmak da. Bu satırları okuyan okuyucularım bilirler, bunun ikisiyle de benim işim olmaz. Bendeniz olaya biraz daha farklı bakarım hep, daha doğrusu bakmaya çalışırım. İhracat rakamı mesela. Türkiye'nin ihracatı ilk defa kişi başına bin doları buldu. Pek üzerinde durulmadı ama Türkiye'nin bir başarısıdır bu. Ancak, bu rakamın mutlaka 5 bin dolara çıkması lazım. Çıksın ki, Türkiye'nin gelişmiş bir ülke olduğunu dost düşman kabul etsin!.. Gelelim GSMH'ya. Kişi başına düşen milli gelir 20 bin dolar olmadan olmaz. Ayakları üzerinde durması için şart bu. Rakamlarla ifade etmek gerekirse, Türkiye'nin gerçekleştirdiği ihracat en azından 365 milyar dolar; GSMH'sının da 1 trilyon 460 milyar dolar olması lazım. Türkiye ne zaman bu rakamları yakalar; işte o vakit itibarlı bir ülke olur. Peki, mümkün mü bu? Mümkün. Bendenizi sancılandıran esas nokta da bu ya. Mümkün ama olmuyor!.. Neden? Bu sorunun cevabını vermek için, bugüne kadar neden olmadığını iyi analiz etmek lazım. Türkiye, senede 365 milyar dolar ihracat yapma ve GSMH'sını 1 trilyon 460 milyar dolara çıkarma potansiyeline sahipken neden yapamadı bunu? Kim kiminle konuşuyor? Cumhurbaşkanı başbakanla konuşmuyor da ondan!.. Konuşsalar bile iki farklı ülkenin devlet adamları gibi ince diploması ve katı bürokrasinin gölgesinde konuşuyorlar. Hadi onları geçtik diyelim. Bir bakanın herhangi bir iş adamıyla görüşmesi mümkün mü? Ya bürokrat? Bürokratın işi daha zor bu memlekette. Ne siyasetçiyle görüşebilir, ne de iş adamıyla. Görüşüyorlarsa, kesin malı götürüyorlardır!.. Hakeza vali ile belediye başkanı. Kuvvetler ayrılığının sembolüdür Türkiye'de bu makamlar. O makamda oturan atanmış veya seçilmişin bunu bilip ona göre davranması usuldendir!.. TÜSİAD ile TOBB'un bir araya gelebileceğini düşünebiliyor musunuz? Hiç aklınız havsalanız alıyor mu bunu sizin? Hele MÜSİAD... sanki düşman! İçine kapanmış bir üniversite camiası var ki, düşman başına. YÖK mesela. 'Özerklik' şemsiyesine sığınıp, 'dediğim dedik, çaldığım düdük' düsturuna uyuyor. Ne hükümetle, ne sanayiciyle, ne vatandaşla ve ne de öğrencisiyle birlikte oluyor; rajona ters sanki! Böyle bir ülkenin ortak aklının olması, gelecek için belli bir stratejisinin bulunması, planlı hareket etmesi mümkün mü? Değil tabii. Türkiye'nin master planı yok. Gelecek kaygısı yok. Haliyle prestiji de yok!.. Türkiye'nin asıl meselesi bu bence; para mara değil! Bu kişi ve kurumlar arasında diyalog olsun hele bir; bakın siz o zaman, Türkiye kişi başına 5 bin dolar ihracatı gerçekleştiriyor mu, gerçekleştirmiyor mu? GSMH'sını 5'e katlıyor mu, katlamıyor mu? "Dolaşımda bulunan sermayenin öncelikli beklentisi, bir ülkedeki finansal göstergelerden önce kurumsal yönetimdeki iyi işleyiş olmaktadır" fikrinden yola çıkan İsveç Hükümeti ile Capital Dergisi el ele verip bir araştırma yaptı. Bu araştırmanın sonuçları periyodik programlarla açıklanacak. İlk program 31 Ocak 2006 tarihinde "İyi Kurumsal Yönetim ve Sürdürülebilir Büyüme" adıyla İstanbul'da hayata geçiriliyor. Araştırma sonuçlarını ben de merak ediyorum doğrusu. Ancak, araştırmayla ilgili yapılan ön açıklamada, "Stratejik yatırımcılar sürekli bir ekonomik iyileşmenin sağlanması için gerekli olan kurumsallaşmanın gerçekleştiği konusunda halen ikna olmamışlardır" deniliyor ki, daha başka söze hiç gerek kalmıyor!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.