IMF defol-sun mu?

A -
A +

Türkiye'nin Uluslararası Para Fonu (IMF) ile yaptığı son stand-by anlaşması teknik sebeplerden dolayı 3 Şubat 2005 tarihine sarkabilecek belki ama normal olarak Aralık 2004'te sona eriyor. Hükümet, yeni bir stand-by olmayacağını ve bundan sonra yoluna IMF'siz devam edeceğini söylüyor. Olsa dahi, bu birlikteliğin bir 'Türk Patentli Program' şeklinde olacağı vurgulanıyor. Başbakan Erdoğan, geçenlerde 'IMF'ye gerek kalmayacak yeni bir paket düşünüyoruz' dedi; Ali Babacan ise IMF denetiminin daraltılacağı bir modelden bahsetti. Bu söylenenlere bakınca, Türkiye'nin IMF kredisini değil, onun kredibilitesini istediği gibi bir alternatif program çıkıyor ortaya. Türkiye bunu yapabilir mi, yapamaz mı? Yaparsa, nasıl yapar? IMF'nin hükümete stand-by sözlemesi çerçevesinde dikte ettirdiği sayısız program varsa da bunlardan en belirgini; Yüzde 6.5 oranında faiz dışı fazla'dır. Bunun hükümetlere en acı veren tarafı, harcama kalemlerinin tek tek gözden geçirilmesi ve yapılan harcamaların kaynağına uygun yapılmasıdır. Hükümet acaba, harcamalarla ilgili hedeflere en az maliyetle ulaşabilir mi? Dünya Bankası Başkanı James Wolfensohn, bu işin IMF'den gelecek ciddi fonlar olmadan o kadar kolay gerçekleşmeyeceğini düşünüyor olmalı ki, 'Hükümet buna rağmen IMF ile devam etmeme kararı alırsa çok şaşarım' dedi. Bütçe reformunu tam yapamamış olan hükümet, Vergi idaresi reformu ve sosyal güvenlik sistemi tam kurulmadan toplam kamu harcamaları ayağını sağlam basmayı becerebilecek mi? Mevcut Bankacılık Kanunu, sektörü henüz AB standartlarına yaklaştırmış değil. Kısa sürede hazırlıklar tamamlanıp bu uyum sağlanabilecek mi? En borçlu ülkeler liginde 7'nci, diğer taraftan 5 yılda borcu en fazla artan dördüncü ülke olan Türkiye, kendi ayakları üzerinde durabilecek mi? Türkiye'nin borçlarından ziyade, borçların vadesi endişe verici. Hepsi kısa vadeli çünkü. Türkiye toplam kamu borcu 75-80 milyar doları bulan bir ülke. Bunun 25-26 milyar dolarlık kısmı da IMF'ye olan borç. Türkiye ne kadar iyiniyetli olursa olsun, ne kadar gayretli olursa olsun; yemeyip içmeyip 2-3 sene içinde bu borçları ödeyecek bir güce sahip değil. Böyle bir iddiayla ortaya çıkması kendini cendereye sokmaktan öte bir anlam da ifade etmiyor doğrusu. Ancak, Türkiye borcuna sadık bir ülke. Dost düşman kabul ediyor bunu. IMF ile yeni bir stand-by anlaşması yapmaya gerek olmayabilir belki ama Türkiye'nin IMF'siz hareket etmesi de çok zor. Bunlardan birincisi, borç vadelerinin kısa olması; ikincisi de IMF ile hareket alanını genişletme imkanı. Türkiye, muhatabı IMF ile masaya oturur ve borçları uzun vadeye yayan yeni bir anlaşma yaparsa, ekonomi daha bir rahatlar. Ayrıca, tepesinde IMF sopası olmayan hükümetlerin daha savurgan olduğu gerçeğinin yanısıra bir de kendisine baskı yapan kamuoyuna karşı savunmasız kalması gibi bir durum daha var ortada. Ha, hükümet ardına IMF'yi değil de AB'yi alıp altyapıyı onunla birlikte kurmayı düşünüyorsa, o başka. O da bir alternatif tabiî. Üzerinde tartışmaya değer. Yeter ki, 'Ben bu işi tek başıma yapacağım' demesin. MI ACABA?!. Anayasa'da yapılan değişiklik sonunda YÖK 'yok' olmuş... Zannetmem, 9 canlıdır o! *** Beyoğlu, Coca-Cola ile 16 ülkenin ekranına girmiş... Cola-Turka ABD'ye girdi ya, o da ona özendi zahir! *** Türkiye yabancı yatırımcı liginde 15. sırada yer almış... Zaten topu topu 16 ülke var o ligde! *** Bakan Şener, tüketici kredilerindeki artışın sağlık işareti olduğunu söylemiş... Bugün için öyle de, ya yarın?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.