Bir önceki yazımda birazcık GAP'ı anlatmış ve GAP Bölge Kalkınma İdaresi'nin başarısından söz etmiştim. Hemen belirtmem lazım ki, bu başarı çok önemli. Salt çalışmanın getirdiği bir başarı olsaydı üzerinde durmazdım ama bu başarı öyküsü hiç öyle değil. GAP İdaresi'nin başarısında Diyarbakır, Şanlıurfa, Mardin, Adıyaman, Gaziantep, Kilis, Batman, Siirt ve Şırnak valilerinin de payı var bir kere; belediye başkanlarının, ticaret ve sanayi odaları başta olmak üzere diğer sivil toplum kuruluşlarının da. Bilhassa sosyal projelerin hayata geçirilmesinde tam bir inovasyon örneği yaşanıyor. Ki, esas başarı bu. GAP İdaresi'nin asli görevi zaten koordinasyon. Hazırladığı projelere kamunun, belediyelerin, sivil toplum kuruluşlarının iştirakini sağlamak ve böylece o projeleri uygulanabilir hale getirmek. Ki, layıkıyla yapıyor bunu. Şayet yapmasaydı bugün GAP Bölgesi'nde ne kadınlara ait bir proje olurdu, ne çocuklara, ne de gençlere. Valilikler ve sivil toplum kuruluşları sahip çıktıkça, projeler uygulanıyor ve çok başarılı programlar çıkıyor ortaya. Birçok tarihî konak bugün "Gençlik Evi" ve "Çatom" olarak kullanılıyorsa, bu, valilerin ilgi ve inisiyatifi sonucu olmuştur. Bu arada iş adamlarının da çok heyecanlı olduklarını ve projelere destek vermeye başladıklarını söylemem lazım. Ali Duyar mesela. Kilisli bir iş adamı olan Ali Duyar, inşa ettiği 4 katlı modern binayı "Gençlik ve Kültür Evi"ne hibe etmiş. İçindeki bilgisayarlar dahil tüm müştemilatıyla birlikte hem de. Ayrıca, bu binanın hemen yanına eşi Remziye Duyar da bir bina yapmış ve o da "Çocuk Kulübü"ne bağışlamış bu binayı. İki bina maliyetinin 500 bin doları bulduğu söyleniyor. İki sene sonra GAP İdaresi'nin başlattığı bu projelerin bölgenin insan dokusunu çok farklı bir yere taşıyacağını ve yörenin kalkınmasında önemli bir katalizör görevi icra edeceğini söylersem; çok iddialı konuşmuş olmam. Gidişat o yönde çünkü. > Halfeti'nin yeni hali Halfeti, Şanlıurfa'nın şirin bir ilçesi. Birecik Barajı'nın su toplamaya başlamasıyla birlikte topraklarının 5'te 2'si su altında kaldı. İlçenin evleri, dükkanları ve hatta camisi bile su altında şimdi. Bu binaların sahiplerine hem bina bedelleri, hem su altında kalan topraklarının tutarı ödendi tabii. Konumuz o olmadığı için işin bu tarafını geçiyorum. Esas mesele ne biliyor musunuz? Halfeti, su ile birlikte yeni bir çehre kazanmış ve müthiş bir konuma gelmiş. Ekonomik değeri yüksek bir konum bu. Tam bir mesire yeri olup çıkmış. Turizm potansiyeli de çok yüksek haliyle. Gidip gören bir daha yarılmak istemiyor. O kadar güzel yani. Kasabanın güzelliği saymakla bitmez aslında. Her şeyden önce tarihî zenginliği olan bir ilçe. Halfeti evleri, Fırat göl havzasının doyumsuz güzelliklerini seyreden birer mimari şaheser. Baraj sularının yükselmesiyle birlikte bu evlerin bir kısmı su altında kaldı ama suyun yükselmesiyle birlikte insanlar o evlere daha bir yakınlaştı. Halfeti Kaymakamı Yavuz Selim Süzer'in sıcak ev sahipliğinin bir parçası olan tekne gezisini unutamam. Altın Kale (Rumkale) ve Bey Konağı başta olmak üzere sayısız tarihî eser var bölgede. Tekne gezisi esnasında hepsini zevkle seyrettim. Tekneden inip onları yerinde görmek de mümkün. Ayrıca, "taklacıl güvercin"lerin en bol olduğu yer yine burası. Hele bir siyah gülü var ki yörenin; ne kokusunu tarif etmek mümkün, ne de rengini. Halfeti hep misafirperverliğiyle ünlü halka sahip olagelmiş. Bugünlerde yöreye gelen yerli ve yabancı turistlerin karşısına yine bu güzel hasletleriyle çıkıyor ve onları memnun etmek için ellerinden geleni artlarına koymuyorlar. Pansiyonculuk da gelişmiş. En azından, dam başında yatarak nostalji yapmak isteyenlere dama serdikleri döşekle hizmet veriyorlar. Da... bunlar bir başlangıç ancak. Halfeti'nin bu potansiyelini ekonomik hale getirmek için proje lazım. Kim yapar bilmem. Ama yapan kim olursa olsun; bölgeye büyük bir hizmet yapmış olacağı kesin. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek mesela. O da Halfeti'nin yerli ailelerine mensup. Böyle bir projenin hazırlanmasında onun rolü neden olmasın?