Türkiye her bir şeyi yapıyor gibi görünse de hiçbir şeyi ekonomik ve sosyal değer haline dönüştüremiyor! İnovasyonu yok yani. Bir fikri veya ürünü alıp onu ekonomik ve sosyal değere dönüştürmeyi başaramıyor bir türlü. Yolun ortasındayken kavga ediyor ve "inovasyon halkası"nın bir zincirini koparıyor çünkü. Böyle dedim diye beni sakın yanlış anlamayın. "Bizde fikir yok" demiyorum. Fikir de var, ürün de; hem de gani. De... biz bu fikirleri ortak akıl haline getirme basiretini gösteremiyor ve altında eziliyoruz hep nedense?!. Durduk yerde biri kalkıp "Erdoğan Cumhurbaşkanı olamaz" deyiverdi mesela. Hadiii, anında çarşı karıştı. Siyasi aktörler bu meseleyi ortalarına alıp orasından burasından çekiştirmeye başladılar. Dedim ya, nevi şahsına münhasır bir toplumuz biz!.. Böyle bir durumda AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan seçime daha bir sene varken "Bal gibi olurum" dese; bir kıymeti harbisi var mı? Yahut da, "Ben icraat adamıyım. İstemem. Baykal olsun" dese. Gündeme öyle bir şey atılıyor ki, muhatap ne derse desin puan karşı tarafa yazılıyor. Türkiye'nin elin adamının gülüp geçeceği meseleleri ciddiye almak gibi bir özelliği var ki, sormayın!.. Bunun adına "muhalefet etmek" deniyor ya, asıl o kahrediyor insanı!.. TÜSİAD, "Yapmayın, etmeyin" diye az mı dil döktü. Duyan kim? İster Mustafa Koç olsun, ister Ömer Sabancı. "Türkiye iyi bir istikrar rüzgarı yakaladı. Seçimden söz etmeyin! Bırakın bu rüzgarla gidelim" diye diye dilinde tüy bitti adamların. Dinleyen oldu mu?!. Muhalefet, nalına vurdu, iktidar mıhına. Güme gitti o sözler. Ne oldu? Dolar 1.7'lere fırladı. Faiz yüzde 20'nin üstüne çıktı. Borsa ise tepe taklak oldu!.. Şamata olsun Muhalefetin, "Anayasa var, kanun var" deyip 2007'nin Kasım ayını beklemesini istiyor değilim. Seçim kanunu kadar, demokrasi de var bu memlekette. Elbette ki, muhalefet "seçim" isteyecektir. Fakat, bir stratejisi olsun be arkadaş! Mesela, muhalefet, "İktidardakiler bu işi yapamıyor" desin ve onların eksiklerini tek tek sayarak ahalinin önüne çıkıp "Gelin bu özürlüleri devirin, beni iktidar yapın" diye esip gürlesin; canımı yesin. Bunu diyemiyorlar. Niye? Kendilerine güvenleri yok da ondan. AK Parti'ye muhalefet yapanların her birisi bin parça! Ne solda birlik var, ne de diğerlerinde. Böylesine acınacak haldeki partilerin önce kendilerine çekidüzen vermesi lazım değil mi? Ne gezer; burası Türkiye! Kırık dökük haline bakmadan erken seçim istiyor bu gözünü hırs bürümüş zatı muhteremler! Ülkeyi kaosa sokuyorlar da kimsenin gıkı çıkmıyor! Böyle şamatalara bayılıyoruz çünkü. Bütün bunları bana düşündüren ne oldu biliyor musunuz? TÜSİAD-Sabancı Üniversitesi Rekabet Forumu'nun koordinesiyle Prof. Dr. Hüveyda Başağa ve Doç. Dr. Dilek Çetindamar'ın birlikte hazırladıkları "Türkiye'de Biyoteknoloji İşbirlikleri" konulu rapor. Tam bir akademik şovdu. Ciddi olduğu kadar ilmi değeri de çok yüksekti ayrıca. Yanlış bir kanaate saplanıp biyoteknolojiyi, hormonlu gıda üretiminden başka bir şeye yaramayan korsan bir bilim dalı diye düşünmeyin sakın. Biyoteknoloji, son 10 senenin en popüler sektörü; bu kesin. 2004 sonu itibariyle bu sektörün global cirosu 65 milyar dolardı. Sağlık alanındaki biyoteknolojik gelişmeler saymakla bitmeyecek kadar çok. Her yöre insanının genleri farklı mesela. Tedavilerinin de farklı olması lazım gayet tabii ki. İşte bu, biyoteknoloji sayesinde olabiliyor artık. Hatta, her ferde mahsus ilaç üretmek bile mümkün şimdi. Hakeza, çevre, tarım ve tekstilde de çok yaygın bir şekilde uygulama imkanı var bu bilim dalının. Bir de dünya gerçeği var önümüzde. Dünya ısısı gün geçtikçe artıyor ve bu artış 2 dereceyi bulduğunda; buzdağlarının erimeye başlaması gibi bir tehlike söz konusu. Ardından kuraklık ve açlık tabii. Önümüzdeki 50 seneden sonra dünyanın 3, bilemedin 3.5 milyar insanının ihtiyacına ancak cevap verebileceği tahmin ediliyor. Şayet geriye kalan nüfusun ölmemesi isteniyorsa, biyoteknoloji sarılmaktan başka çare yok! Türkiye'nin bu gerçeği bilip kendine ona göre bir yol haritası çizmesi lazım ama dedim ya; yapamıyor maalesef bunu. Hırgürle çok vakit kaybediyor çünkü!