Diplomasi mi, savaş mı? ABD savaşı seçip Irak'a girdi. AB ise diplomasi istiyor. Tercih meselesi tabii. Fakat, her iki gücün de bölgenin soluk alışını bile dinlediği kesin. Kürt peşmergelerle birlikte hareket eden ABD, Türkmen kasabası Telafer'de kontrolü ele geçirdi. Diğer taraftan da gidip gelip Felluce'yi vuruyor. Sebep belli, yerini genişletmek! Her ele geçirdiği yeri Kürt güçlerine bırakmayı da ihmal etmiyor. Irak'taki Kürtler artık ABD askeri çünkü. ABD bugün değilse bile yarın, Ürdün başta olmak üzere birçok Ortadoğu ülkesinde yaşayan Filistinlileri Irak'a yerleştirir ve onları da kendi askeri yaparsa hiç şaşmam. Ki, böyle bir durum ABD'nin bölgede en büyük askeri güce kavuşması demektir. Telafer'de sivillerin hedef alınmasının kabul edilemez olduğunu ABD'ye ileten Dışişleri Bakanı Gül, "Böyle giderse işbirliğimiz zorlaşır" dedi ve bunun sözde kalmayacağını da ilave etti ardından. Kalmadı zaten! Türkiye Telafer'e yardım konvoyu gönderdi. Yaptığı yapacağı bu işte: Yardım gönder, gönül al! Geçenlerde Hasan Mesut Hazar yazdı Washington'dan. ABD Irak'ın bir iç savaşa doğru sürüklendiğini düşünüyor ve bundan dolayı da direnişçileri etkisiz kılmak istiyormuş. Minareye kılıf!.. Direnişçi kim? Şiiler ve Baas'çı Arap milliyetçileri!.. ABD'nin bölgedeki ikinci Irak hamlesi bu: Şii ve Baas güçlerini temizle!.. Zaten belliydi. ABD Başkanı Bush, daha 11 Eylül günü sarf ettiği sözlerde vurgulamıştı bunu. "Ya bizimle beraber olacaksınız, ya da bize karşı." Evet, bu sözün muhatabı Irak başta olmak üzere İran ve Suriye idi ama ya biz? Türkiye'yi hiç ilgilendirmiyor mu bu sözler? Türkmenler'e ve Irak'a giden TIR şoförlerine reva görülen muameleye bakıp da "Bizi ırgalamaz" diyemiyorum ben şahsen. Kim ne derse desin, değiyor bize ucu! ABD güçlüdür, güçsüzdür; sonu gelmiştir, gelmemiştir polemiğine girmeyeceğim. O ayrı bir konu. Benim söylemek istediğim daha başka. Son icraatları da gösteriyor ki, ABD bu coğrafyada kalıcı. Petrole konmak istiyor bir kere! Kendisiyle ittifak yapanı dost, yapmayanı düşman görüyor. Demokrasi, insan hakları hikaye. Varsa bile sonra geliyor bu mevhumların hepsi. Türkiye ne yapmalı? 'ABD öyle bir batağa düştü ki, burası onun sonu olur' fikrinden hareket edip gününü gün etmesi mümkün? Veya, 'ABD ile ittifak yapayım ve onun uzun vadeli strateji ortağı olayım' demesi de. Bir başka alternatif daha var tabii. Ki, Türkiye şimdi bunu yapıyor. 'ABD'den bana ne. Benim hemen yakınımda AB var, eğer bir ittifak yapacaksam onunla yaparım.' Bu üç alternatifin kendine göre ayrı avantajı ve riski var tabii, en ağır risk ise boş vermek. Eski Sovyetler Birliği küllerinden yeni bir Büyük Avrasya Projesi (BAP) çıkarmaya çalışan Rusya'yı da gözardı etmemek lazım tabii ki ama Rusya'nın tek başına bir şey yapma gücü olmadığı gibi artık öyle bir kabiliyeti de yok. O da eninde sonunda ya AB ile ya da ABD ile ittifak yapmak zorunda kalacak. Şimdiki yaptığı olsa olsa elindeki kozları güçlendirme manevrasıdır ki, o da bir strateji. Ben Türkiye'yi merak ediyorum: Yeni dünyada yerini alabilecek mi acaba? MI ACABA?!. 'Light' İngilizler kolay ağlıyormuş... Bizim taş fırınlar ağlamıyor da ne oluyor? Sağırı öldüren köre 8 yıl hapis verilmiş... Körler sağırlar birbirini ağırlardı hani? Sokak kedileriyle çiftleşen Van kedisi yok oluyormuş... İnsanların düştüğü hataya onlar da düştü demek ki!