İşini doğru yap, kazanırsın

A -
A +

Gazetecilik mesleği sosyal bir meslektir ve ayrıca, prestij işidir. Mesleğini doğru yapan gazeteci, kendisine ve kurumuna prestij sağlama imkanına kavuşur. Peki, doğru gazetecilik nedir? Biraz da onu irdeleyelim. Yan gelip yatarak gazetecilik olmaz, bunu hatırdan çıkarmamak lazım bir kere. Geceyi gündüze katarak çalışmadan olmaz gazetecilik mesleği. Gazetecinin siyasî arenanın olduğu kadar iş dünyası ve sosyal hayatın da her katmanına nüfus etmesi lazım. Şart bu. Gazeteci toplumdan kopmaya görsün, anında silinir! O kendisini gazeteci sansa da toplum onu gazetecilik mesleğini yapan kişi olarak görmekten çoktan sarf-ı nazar etmiştir. Gazeteci, halkın içinde oldu, diyelim. Yeter mi? Asla yetmez. Halkın dilinden konuşması ve onların çıkar ve haklarını, ülkeyi yönetenlere karşı savunması da lazım. Halkın avukatı olmalı yani. Toplumun sosyal ve ekonomik refahını sağlamakla görevli seçilmiş ve atanmışların vazifelerini doğru yapıp yapmadığını denetlemektir gazetecinin görevi. Bir yanlış veya suistimal gördüğü an ortalığı ayağa kaldırma hususunda tereddüt etmemeli. Ahbap-çavuş ilişkilerini gün yüzüne çıkarmaktan geçer gazetecinin görevi. Bu işi layıkıyla yapan gazeteci halkın gönlünde taht kurmaz mı? Prestij dediğim bu işte. Hakeza sivil toplum kuruluşları. Bu kurumlar da prestij kazandırır bünyesinde yer alanlara. Çünkü, gönüllü kuruluşlarda görev yapmak zor iştir. En başta iş ve zamandan fedakarlık etmesi gerekir o gönüllünün. Ancak, asla karşılıksız kalmaz bu kurumlarda ifa edilen hizmetler. Meslekî bir hizmet vermişse, meslektaşları başına taç yapan onu. Sosyal yönü ağır basıyorsa, o vakit de hizmetten faydalanan kişi ve onların yakınları minnettar kalır kendisine. İş adamı Oğuz Satıcı birçok gönüllü kuruluşta görev yaptı. En son TİM Başkanı idi. Başbakan Erdoğan kendisine siyasî bir teklif yapınca, "Peki" dedi ve Bakırköy Belediye Başkan adayı oldu. Gelip geçerken görüyorum. TIR kasalarına astığı pankart ve afişlerle sesleniyor Bakırköy halkına. CHP'li yönetim afiş asacak yer dahi göstermemiş çünkü kendisine. Oğuz Satıcı'yı Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanlığı'ndan da evvel tanıyorum. Teşkilatçıdır. Ekip çalışmasını en iyi bilen ve yapanlardandır. Onun döneminde Türkiye ihracatını beşe katladı. Evet, arkasına aldığı olumlu rüzgarın etkisiyle oldu bu fakat, eğri oturup doğru konuşmak lazım. Bu artışa Satıcı'nın da katkısı oldu. Devlet Bakanı Tüzmen başta olmak üzere Dış Ticaret Müsteşarlığı ve ihracatçı firmaları birbirine kenetlemeyi başardı. Teşkilatçılığını gösterip bu işle uzaktan yakından ilgisi olan bütün kurum ve kuruluşları bir araya getirdi. Haliyle, müthiş bir sinerji çıktı ortaya ve Türkiye ihracat patlaması yaşadı. Oğuz Satıcı şimdi de siyasî arenada o teşkilatçı ruh ile hareket ediyor ve Bakırköy'ü mercek altına aldı. Deprem Dede ile daha şimdiden el ele verdi. Hem deprem korkusundan arındırmak, hem de çevresini düzenleyerek; Bakırköy'ü şanına layık bir ilçe yapmak için kolları sıvadı bile. Bakırköy, siyasî bağnazlığı olan insanlardan oluşan bir semt değil. Tam aksine, kendisine hizmet edecek olana kucak açan bin ilçe. Yeter ki, aday o intibaı uyandırsın. Bakırköy halkı ile Oğuz Satıcı'nın iyi anlaşacağını sanıyorum.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.