İSO'nun performansı

A -
A +

Ekonomi öyle bir sanat ki doğru yerde doğru oyuncularla oynanması gerekiyor. Oynadın oynadın, oynamadın; affetmiyor hatayı. Bu oyunu kuralına göre oynamak için beş oyuncu lazım. Bütün dünyada böyle bu: Hükümet, bürokrasi, finans sektörü, sivil toplum kuruluşları ve çalışanlar. Bu beşlinin ahenk içinde çalışması ile verimlilik arasındaki doğru orantıyı kim inkâr edebilir ki? Türkiye, maalesef bu ilişkiyi kuramadı ve dolayısıyla 1950'lerde aynı kategoride olduğu Japonya, Kore, İspanya, Portekiz ve hatta İtalya'nın çok gerisinde kaldı. Diyalog eksikliği müzakere zafiyetini, o da uyumsuzluğu getirdi beraberinde ve ortaya kuvvetler ayrılığı çıktı. Birbiriyle ahenk içinde çalışması gereken müesseseler, birbirini itmeye başladı ve haliyle erozyona uğradı birçok değer. Faturası ağır oldu tabii. Millet hâlâ inim inim inliyorsa, ana sebebi bu! Uyum derken güçlü olan şartları koysun, zayıflar da ona uysun demiyorum. Elbette ki tartışılacak, elbette ki müzakere edilecek ama her şeyin bir yolu yordamı var değil mi? Burası Türkiye. Yok işte! Müzakere kabiliyeti olmadığı için çözemiyor hiçbir meseleyi. Hele bir de çözüyormuş gibi toplanıp dağılmalar var ki, ona hiç girmeyeceğim; çileden çıkarır insanı!.. Örnek alınacak davranış Ama bu zafiyeti İstanbul Sanayi Odası (İSO) kırdı ve çok başarılı bir performans sergiliyor. Geleneksel olarak senede iki defa tertiplediği "İstanbul Sanayi Forumu" var mesela. Ki, sanayici-bürokrat ilişkisi başarıyla yürütülüyor bu platformda. Meslek komiteleri kendileriyle ilgili problemleri gündeme getirme fırsatı buluyor bu platformda. Hem de kendisi söyleyip kendisi dinleme durumu olmadan yapıyor bunu. Hemen her bakanlığın müsteşarı ve hatta genel müdürü hazır bulunuyor çünkü. Hem bürokratın sanayi gerçeğini görmesi ve hem de sanayinin bürokratın ne gibi baskı altında çalıştığını fark etmesi yönünden çok önemli bir misyonu ifa ediyor bu forum. Ne boşluğa atılan yumruk var bu forumda, ne de kuru gürültü. Ülke meseleleri masaya yatırılıyor ve enine boyuna tartışılıyor. Ayrıca, başbakan ve bakanların katılımıyla gerçekleştirilen "Sanayi Kongresi" var bir de. O da çok başarılı. Herkesin eteğindeki taşı döktüğü, takkesini önüne koyup düşündüğü bir müzakere... Bu iki platform gaerçekten çok başarılı. Nedeni de şu: Taraflar medya aracılığıyla değil de yüz yüze, birinci ağızdan birbirlerini dinleyip anlama fırsatı buluyor. Önceki hafta İstanbul'da gerçekleştirilen "İstanbul Sanayi Forumu" mesela. Hükümet'in Kurumlar Vergisi'ni 10 puan indirdiği o günlere rastgelen bu forumda, hep vergilerin yüksekliğinden şikayet eden sanayici bu kararın "olumlu bir başlangıç" olduğunu söyledi ve İSO Yönetim Kurulu Başkanı Tanıl Küçük, hükümete teşekkür etti. Ancak, yatırım teşviklerinin bıçak gibi kesilmesi de ne demek oluyordu? Dedim ya, diyalog. Bilhassa tekstil sektörünün can çekiştiği bir dönemde yatırım indirimlerinin kaldırılmasının anlamsızlığında taraflar mutabık kaldı ve zaten hükümet de bu forumun hemen ardından yeni teşvikler getirme çabasına girdi. Dün yine İSO'nun Çevre Danışma Kurulu toplandı. Maksat, AB müzakere sürecine hazırlanmak. Bu diyalog olgunluğunun sadece İSO'ya ait olması doğru mu? Değil tabii. Diğer oda, sivil toplum kuruluşları ve belediyelerin de bu başarıyı örnek alması lazım. Yoksa, Türkiye olduğu yerde sayar! Önümüzde, AB müzakere süreci var. Bu süreçte Türkiye'nin performansının yüksek olması gerekiyor. O da doğru müzakere yapmak ve stratejik değeri bulunan diplomasıyla mümkün. Geçmişte olduğu gibi kürsüye çıkıp esip gürlemekle kimsenin eline bir şey geçmez. Geçmedi zaten.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.