İşsizim, işsizsin, işsiz!..

A -
A +

Amerika mesela, orada emek çok pahalı. 20 dolara bir pantolon almak mümkün belki ama aynı pantolona paça yaptırmak için gidilen terziye de bir o kadar para ödemek gerekiyor. Genellikle paçası yapılmış pantolon satılmasının sebebi budur Amerika'da. Arızalanan musluğu tamir ettirmek de çok pahalı o ülkede. Hâl böyle olunca iş başa düşüyor tabii. Her Amerikalı'nın evinde envai çeşit alet edevat bulundurmasının nedeni bu. Musluğunu tamir edip çimini kendisinin biçmesi lazım çünkü. Kalkınmış ülkelerde durum üç aşağı beş yukarı böyle. Çin'de ise tam tersi. Emeğin değeri, yok denecek kadar az. Neredeyse bedava. 20 doları bastırıp bir Çinli'nin 15 günlük emeğini satın almak işten bile değil. Türkiye ise bu iki ekstrem örneğin arasında bir yerde duruyor. Genç nüfusumuzla övünüyoruz haklı olarak. Da, bu nüfus, bilgi ve beceriden mahrum ve hele işsiz ise; bir kıymeti harbiyesi kalmıyor bu övünmenin!.. Türkiye istihdam meselesini çözmek istemiyor değil, istiyor aslında ama işsizlikle mücadele etmek demek yatırım demek. Bu da kişi başına 57 milyar liralık bir finansman gerektiriyor ki, o para yok bu ülkede. Paranın olmaması dünyanın sonu mu? Tabii ki değil. Başbakan Erdoğan'ın ayaküstü, "Her TOBB üyesi bir kişi istihdam etse, işsiz kimse kalmaz!" dediği kadar kolay değil elbette ki ama yine de var çaresi. Plan ve program! Sanayi lokomotifinin ardına başka vagonların eklenmesiyle hallolur bu iş. Nasıl yapılır peki bu? Öncelikli sektörlerin seçimiyle tabii. Bu sektörlerin motivasyonu, verimliliği ve etkinliği artarsa AB eşiğine gelmiş Türkiye istihdam meselesini çözdüğü gibi Avrupa'ya ihraç da eder yetişmiş bu insanı. Taşımacılık ve ulaştırma mesela. Sadece lojistiğin yıllık cirosu 4-5 milyar civarında. Ayrıca, 2 milyon kişiye istihdam imkanı veriyor. Şu an bile 50 bin kişiden fazla ara elemana ihtiyaç var bu sektörde ki, hava, kara ve deniz taşımacılığını varın siz düşünün. Tasarrufların yönetilmesi: Türkiye eski Türkiye değil artık. Para politikalarında kurumsallaşma süreci başladı. Enflasyon döneminde çok kolaydı paranın para kazanması. Şimdi yok o ballı börek. Tasarruf sahipleri bundan böyle para ve sermaye piyasasına girip broker ve portföy yöneticisinin danışmanlığına ihtiyaç duyacak. Hakeza sigorta sektörü: Sağlık başta olmak üzere sayısız branşta poliçe satan bu sektör, hızlı büyüyor. Bankacılık ise asli işine dönüyor artık. Turizm: Dışarıda tanıtım, içeride eğitim olsun 50 milyon turiste turist demez Türkiye! Yemek sektörü: Bu sektör yurt dışına açılabilir aslında. Başta aşçı olmak üzere birçok hizmetli ihraç etmemesi için hiçbir sebep yok. Divan Oteli ciddi bir örnek bu hususta. Türklerin yoğun olduğu Moskova-Paris-Londra gibi şehirlerde otel açıp hizmet sunmaya hazırlanıyor. Moskova'da bir de Divan Lokantası açıp Türk yemeğini dünyaya kabul ettirmeye namzet. Say say bitmez. Eğitim: Bilhassa Türk cumhuriyetleri'nde ve komşu ülkelerde eğitim kurumlarını yaygınlaştırmak mümkün. Tarım: Türkiye'nin birinci meselesi oluyor tarım. En çok eleman bu sektörde istihdam edilecek gayet tabii. Hukuk: Hukukun üstünlüğü ancak hukukun işlemesini temin edecek bilgili hukukçuların varlığıyla mümkün. İstatistik: İstatistik konusu Türkiye'nin olmazsa olmazı haline geliyor. Yazacak daha çok meslek var da ben bir de program yazılımını söyleyip kapatıyorum bu konuyu. > MI ACABA?!. AB kapısı açılmış... Bulduğumuz açık kapıdan girmede üstümüze yok aslında, bizim derdimiz girdiğimiz yerde barınamamak! *** DYP lideri Ağar hükümetin 'Düğün dernek hükümeti' olduğunu söylemiş... Geçmişte düğün dernek bile yapamayan şu millete o da yeter!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.