İstanbul müzelerinde ne var?

A -
A +

Esasında İstanbul'un kendisi bir müze. Dağı taşı tarih; bu tartışılmaz. Ancak, kamu ve özel vakıflara ait müzeleri de göz ardı etmemek lazım. Müthiş bir zenginlik var bu kurumlarda. Sakıp Sabancı Müzesi (SSM) mesela. Daha dün, 1 Şubat 2009 günü uğurladı Sürrealist Salvador Dali'yi. Dali'nin 385 eserinin yer aldığı sergi 4 ayda 250 bin kişi tarafından ziyaret edildi. İyi mi? Değil tabii ama insanlarının sanatla ilgilenecek takatinin kalmadığı bir şehirde yine de iyi rakam. SSM yeni sergilerle yola devam ediyor. 400 hat örneğinin yer aldığı koleksiyon sergisi var ki, Osmanlı'nın 500 yıllık hat sanatını kapsamlı bir şekilde anlatıyor. Hakeza resim sergisi. Türk resimlerinden seçkin örnekler sunuyor. Emirgan'da uzun zaman Sabancı Ailesi'nin yaşadığı Atlı Köşk bugün Sakıp Sabancı'nın adını taşıyan vakıf sayesinde ayakta duruyor ve Türk halkına kültür hizmeti sunuyor. Geçin Salıpazarı'na. Orada da Eczacıbaşı Ailesi'nin kurduğu müze, İstanbul Modern'i bulursunuz. İstanbul Modern'de hem modern sanatın, hem de Osmanlı geleneği gölge tiyatrosunun izini sürmek mümkün. Bir köşede modern sanatın sanatçılar üzerinde geçirdiği değişim anlatılıyor. Diğer köşede gölge tiyatrosunun 20. yüzyıl başında sinemaya ve günümüz çağdaş sanatına etkileri. Bitmedi. Çıkın Pera'ya, Suna ve İnan Kıraç Vakfı'nın kurduğu Pera Müzesi'ni gezin. Kriz zamanında müze muhabbeti de ne? demeyin. O da lazım. Yukarıda saydığım aileler, krize rağmen harcama yapıp o müzeleri ayakta tutmaya çalışıyorlar. En azından müzeye giderek; onların bu inceliğine teşekkür etmek lazım diye düşünüyorum. Ayrıca, kriz döneminde insanı en iyi anlayan ve de dinlendiren mekan bence müzelerdir. İnsanı yüzlerce sene geriye götürüyor ve o günle bugün arasında köprü oluyorlar çünkü. Çeşitli dönemlerde yaşanan acı ve tatlı hayatı gözler önüne seriyorlar her şeyden önce. Pera Müzesi dün iki sergi ile açıldı. Birincisi, "Yedi Samuray", "Rashomon", "Ran", "Düşler" gibi birbirinden etkileyici filmlerin "İmparator" lakaplı yönetmeni Akira Kurosawa'nın desen sergisi. Kurosawa, gelenekçi bir Japon yönetmen. Özünden taviz vermeden kültürünü yansıtan ve bu davranışıyla Japonya'nın kültür elçisi olmuş bir kişi. En büyük hususiyeti de, filmi çekmeden önce giysilerin hangi desen ve renkte olacağını tespit etmesi. Hepsini kendi çiziyor tabii. İkicisi ise Galatasaray Lisesi'nde yetişen ressamlarının yaptığı tablolardan oluşan sergi. 1868-1968 arasındaki 100 yıllık çalışmalar yer alıyor bu sergide. Vaktinizin bir kısmını bu müzeleri gezmeye ayırmanızı tavsiye ederim. Kafasını boşaltmak isteyenlere birebir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.