Bilgi çağında yaşıyoruz. Her yer bilgi kaynıyor. Böyle bir ortamda enformasyon çok önemli. Kurum ve kuruluşların toplumu kendi mevzuunda doğru bilgilerle bilgilendirmesi lazım. Yoksa, yandı! Eksik ve yanlış bilgiler bulduğu her boşluğa nüfuz ediyor ve ondan sonra da ayıkla pirincin taşını! İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş ile Fatih ilçesinde kaldırımdan düşüp kolunu kıran bir hanım arasında geçen diyaloğu yazmıştım geçenlerde. Bu kadının "Fatih Belediyesi hakkında dava açıp tazminat talep edeceğim" demesine karşılık; Topbaş'ın, "Sen dava açma. Ben mağduriyetini tazmin edeceğim" sözü verdiğini konu edip 'Bu gibi insanî davranış iyidir hoştur ama sistemi kilitler' demiştim. Büyükşehir Belediyesi Basın Danışmanlığı, 'cepten ödemeyi' savunan imzasız bir cevap göndermiş bana bu yazımdan dolayı. Belediye çalışmalarından dolayı bazen istenmeyen üzücü olayların meydana gelebildiğine dikkat çeken ve "Tabii ki yargı yolu açık" denilen bu cevabî yazı; şöyle devam ediyor: "Burada vatandaşa güvence vermek amacıyla 'gerekirse cebimizden öderiz' ifadesi kullanılmıştır. Bu, durumların ciddiyetle değerlendirildiğini vurgulayan bir tavrın ifadesidir. Sonuçta yargı yolunun çok uzayacağı ve mağduriyetin fazla durumlarda Sayın Başkanımızın birkaç vatandaşımıza kendisi yardımda bulunmuştur." Ne alaka? Bendeniz Kadir Topbaş'ın iyi niyetinden endişe etmiyorum bir kere. Önceki yazımda da ifade ettim bunu. Bu tür iyi niyetli davranışların sistemi yozlaştıracağından endişe ediyorum sadece. Kim olduğunu belirtmeyen 'basın danışmanlığı' benim gibi düşünmüyor ki, yargı yolunun uzayacağından dem vurup yapılan ödemeyi savunuyor! Biz nedense işimizi hislerimizle çözmeyi seviyoruz. Halbuki hukuk kural ve kaideler zinciridir. 'Yargı gecikiyor' diye onu by-pass etmenin ne anlamı var ki? Şayet yargı geç işliyor sa -ki öyle- o vakit, onu mercek altına alıp çözüm üretmeliyiz. Hüsnüniyetle hareket edip cepten ödemekle yumağı daha da büyütmüyor muyuz? Bu zamanda basın danışmanlığı müessesesi yöneticiyi vezir de eder, rezil de! Kadir Topbaş'ı çok iyi tanıyanlardan biri olduğumu düşünüyorum. Onun, şov yapmadığını ve kamu parasını harcarken kılı kırk yardığını da biliyorum. Fakat, bütün bunlar iletişimin önemini azaltmaz! Topbaş'ın mensubu olduğu AK Parti'nin en iddialı konularından birisi de hiç şüphesiz mahalli idareleri daha etkili hale getirmekti. Engellere rağmen başarılı da oldu. Fakat, bunu kim biliyor? Gösteren yok ki! En azından İstanbul'un göstermesi lazım halbuki. Çok önemli şeyler yapıyor ama Topbaş'ın 'Ben işimi yaparım, bilen bilir' tavrı; bu icraatların üstünü örtüyor. Yanlış! Evet, İstanbul geçmişte yaptığından çok kendinden bahseden başkanlar tarafından yönetildi; bu doğru. Bu şovlardan dolayı İstanbul halkına gına da geldi ama durum şimdi farklı. Topbaş, yaptıklarını anlatmıyor! Anlatması lazım. İstanbul'da yapılanlar diğer belediyeler için de önemli çünkü. Tanıtıma harcanan para, israf olmaz. Türk halkının olup bitenden haberdar edilmesi de neticede bir yatırımdır. İnsanların bilgilenmeye ve dolayısıyla morale ihtiyacı var.