İstanbul sevdası

A -
A +

Mahalli seçime start verilir verilmez adaylar meydana indi. Konuya girmeden önce, tüm partilere teşekkür etmek istiyorum. Her birisi, vizyon sahibi ve İstanbul'un şanına yakışır adaylar gösterdi çünkü. Bu vakarın seçim döneminde bile hiç sulandırılmadan muhafaza edilmesini ve gelenekselleşmesini diliyorum. Yıldızları vaad edip seçmen avcılığı yapmanın ne lüzumu var? Türkiye, çok farklı, farklı olduğu kadar da çetin bir dönemden geçiyor. Ülkenin dövize, yabancı sermayeye ve yatırıma duyduğu ihtiyaç; her zamankinden daha fazla. Türkiye'ye yabancı sermaye çekmenin belki de en kestirme yolu; İstanbul'u layık olduğu yere taşımak. Yani, bu güzide metropolü 'amiral gemisi' yapmak. Hepsi önemli ama park problemi, yol, ulaşım ve su meselesine temas etmeyeceğim bu yazıda. Kaldırım polemiği de yapmayacağım. Zaten bu tür işler, olsa olsa İSKİ ve İETT gibi kurumların tepe yöneticilerinin görevi olur. Benim burada dikkatinizi çekmek istediğim konu çok daha başka... İstanbul'u dünyanın gözdesi yapacak olanı arıyorum ben. Bu güzide şehir, dünya gündemine taşınmalı. Romanlarda, şiirlerde, şarkılarda bu şehrin ismi terennüm edilmeli. Tur operatörleri, listenin en başına İstanbul'u yazmalı. Turizm kataloglarında sayfalarca bu şehir anlatılmalı. Seyahat etmek isteyenlerin aklına ilk gelen şehir İstanbul olmalı... Bunu yapmak zor mu? Bence değil. Hem de hiç değil. Yeter ki, arzu edilsin. İstanbul'a 10 milyon daha fazla turist gelse; bu, ülkeye 10 milyar dolar girmesi demektir ki, yeme de yanında yat. Tekstil ve giyim sanayii Türkiye için vazgeçilmez bir sektör ama oradan gelen para bu ülkeye yetmiyor. Az yatırımla çok para kazanmak da lazım. Bunun en kestirme yolu: Turizm. İstanbul'a "şehremini" olan kişi, isterse yapar bunu. İstanbul, fuar, kongre ve sağlık sektörlerinin desteğiyle turizm merkezi olur ve dünya pastasından çok daha fazla pay alır. Böyle bir ekonomik bakışa biraz da sosyal aktivite kazandıran başkanın başarılı olmaması için neden yok. Eminönü, Fatih, Eyüp, Haliç, Beyoğlu ve Üsküdar gibi eski İstanbul'u ayrık otu gibi saran gecekonduların bir an önce kökünün kazınması ve tarihî dokunun tıpkı bir ayna gibi ortaya çıkarılması gerekiyor. Sonra da o bölgenin kongre ve fuar merkezleriyle donatılması lazım ki, o da kolay. Yeter ki, bu ana gövdenin etrafı, yerleşim alanlarıyla ve meskenlerle sarılsın ve alışveriş merkezleriyle zenginleştirilsin. Hele küçük ve orta ölçekli işletmeler de yerleşim alanlarından sonraki kuşağa alınır ve ağır sanayi şehrin tamamen dışına taşınırsa; bak, gör İstanbul nasıl olur? Şehrin dokusu böyle sade bir mantık çerçevesi içinde şekillendirilirse; altyapı ve ulaşım şebekesi de kendiliğinden planlanmış olur. Seçilen başkanın, hayat kalitesinin yüksek olduğu kent sıralamasında 105'inci olan İstanbul'u, hiç olmazsa ilk 50'nin içine çekebilecek bir vizyona sahip olması lazım. Kadir Topbaş ve Ahmet Vefik Alp, ümit verici projelerden bahsediyorlar. Öbürleri ne diyor acaba? MI ACABA?!. Hastalar, asık suratlı doktordan şikayetçiymiş... Onlar da parasız hastadan şikayetçi, n'aber! * CHP'liler M. Ali Şahin'den gelen baklavayı, 'İlaçlıdır, bizi uyutup yasa çıkaracak' diye yememişler... Hem Temel Reis olup, hem de korkmak ne demek oluyor ki? * Gladyatörler vejetaryen, yani et yemezmiş... Birbirlerini yedikleri dönem hariç tabiî! * Erzurum Valisi, Mercedes'li vatandaşın yeşil kartını iptal etmiş... İki gün sonra tayini çıkarsa, şaşmasın!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.