Yıl 1826. 180 sene önce yani. İstanbul'da geçiyor anlatacağım bu olay. İki zenci kadın... Kölelikten azat edilmiş her ikisi de ve birlikte oturuyorlar. Fakat, bu iki kadın eğlence düşkünü. Bazen öyle şamata yapıyorlar ki, mahalleli bizar oluyor onların bu şarkılı, türkülü eğlencelerinden. Ar damarının çatlamış olduğunu düşündükleri bu iki kadını mahalle sakinleri, "Gençlere kötü örnek oluyorlar" diye kadıya şikâyet ediyorlar. Kadı her iki tarafı da dinledikten sonra, kadınların o mahalleyi terk etmeleri yönünde karar veriyor. Kadınlar taşınıp gidiyorlar tabii. Gitmesine gidiyorlar ama bir müddet sonra tekrar dönüp aynı evde oturmak istediklerini söylüyorlar. Kadı bu kez de o iki kadının evlerine dönmeleri yönünde hüküm veriyor. Ancak, şayet eğlence yapacaklarsa o mahallenin dışında yapmaları şartıyla!.. Bu olay yaşanmış bir olay ve "İstanbul Mahkemesi Şer'iyye Sicili"nde kayıtlı. Osmanlı döneminde Müslümanlarla gayr-i Müslimler karışık oturuyorlarmış genellikle. Azınlıkların kendi cemaatleri varmış ve herhangi bir hukukî durum olduğunda müşküllerini o cemaatin reisi veya onun tayin ettiği bir görevli çözermiş ama gayr-i Müslim ahalinin kahir ekseriyeti yine de hukuki meselelerinin hemen hepsini o semtin kadısına götürürlermiş. Neden? Daha adil karar verirlermiş de ondan! Bir veraset meselesi intikal ettiği zaman kadı evvel emirde ölen kişinin tüm mal varlığını tespit edip listesini yapar ve ondan sonra vârislerine dağıtırmış. Kadı, aynı zamanda noter görevi de görüyormuş. Bugünkü mahkemelerden daha geniş bir alanı var yani o günkü mahkemelerin. Ayrıca, çoğu yerde belediye başkanı görevini de kadı ifa ediyor. Su temini, çeşmelerin bakımı, çöpün kaldırılması, yol inşası... hepsi ama hepsi kadının sorumluluğunda. Dev bir eser çıkıyor Bütün bunları, Prof. Dr. Halil İnalcık'ın yaptığı araştırmalardan öğrenmiş bulunuyorum. Halil İnalcık, 16 yıldan bu yana "Şer'iyye Sicilleri'ne Göre İstanbul Tarihi" projesi üzerinde çalışıyordu. Dünyada Osmanlı tarihi ile ilgili bugüne kadar tek elden yapılan en kapsamlı kaynak olarak kabul edilen bu proje ilk meyvesini verdi. "İstanbul Mahkemesi 121 Numaralı Şer'iyye Sicili" adıyla yayınlanan ilk kitap 1816-1817 yılları arasında kayda alınmış Osmanlı kadı sicillerini ihtiva ediyor. Sırada 6 kitap daha var. Prof. Dr. İnalcık, bu çalışmanın önümüzdeki senelerde de devam edeceğini ve toplam 24 defterin yayınlanacağını bildirdi. İstanbul Müftülüğü'nün arşivinde saklanan bu sicil kayıtlarının Padişah 2. Abdülhamid tarafından bir araya getirilmesiyle korunduğunu belirten Halil İnalcık, "Şayet o gün muhafaza altına alınmasaydı, bu değerli eserlerin hepsi sobada yakılıp kül olup giderdi" dedi. "Şer'iyye Sicili" kayıtları o günün tarihî, iktisadî, sosyal ve siyasî yapısı hakkında çok önemli bilgiler veriyor. Bu 24 eser tamamlandığında Osmanlı'nın siyasî, iktisadî ve hukukî yapısı hakkında gerçek bir belgeye kavuşmuş olacak mutlaka Türkiye. Sabancı Üniversitesi Rektörü Tosun Terzioğlu, "Dedelerimizin sandığına bakmaya başladık" dedi. Araştırma hakkında bilgi veren Prof. Dr. Cemal Kafadar ise "İstanbul'un tapusu anlamına geliyor bir yerde bu araştırma" dedi ki, yerden göğe kadar haklı. Bugüne kadar afaki konuşmalarla vaziyetten durum çıkarmaya çalışan siyasilerin eline içinde muazzam veri bulunan bir kaynak verilmiş oluyor. Ki, bundan daha önemli ne olabilir? Gelelim bu projenin araştırma finansmanına! Osmanlı tarihi hakkında dünya âlem yazdı, çizdi de Türkiye'den şöyle aklı başında bir araştırma çıkmadı. Çıkmadı, çünkü; bu tür bir araştırma hem çok emek ister, hem de finansman!.. Biz, boş konuşmayı şiar edinmiş bir millet olduğumuz için işin araştırma yönüne finansman tahsis etmeyi düşünmedik ve vaktimizi "laklak"la geçirdik. Prof. Dr. İnalcık'ın ısrarı bu araştırmanın nüvesi oldu. Bugün 10 bin defter incelenmeye alınmışsa, bunu Prof. Dr. İnalcık'a borçlu Türkiye. 1990'da başlayan bu araştırma Koç Holding'in finansman desteğiyle harekete geçmiş. Ardından Packard Humanities Insttute (PHI) devreye giriyor. Şimdi ise Sabancı Üniversitesi destek veriyor bu projeye; hem de 9 seneden beri.