İstanbul'a kıymayın!

A -
A +

Sonunda mahalli seçimler de gelip çattı. Partiler adaylarını tek tek açıklıyorlar. Hepsi önemli ama ben sadece İstanbul seçimleriyle ilgileniyorum. Birincisi, İstanbul'da yaşıyorum. İkincisi ise İstanbul'u Türkiye'nin 'amiral gemisi' kabul etmem ki, bu; hepsinden önemli. Şayet Türkiye, günün birinde global âleme dalıp dünya ülkesi olacaksa; bu giriş, ancak ve ancak İstanbul'la olacaktır. Ben böyle düşünüyorum. Başka türlü düşünen varsa, ki var olduğunu ve hem de sayılarının benim ve benim gibi düşünenlerin onların arasında kaybolup gideceği kadar çok olduğunu biliyorum ama olsun; diyeceğimi yine de diyeceğim. İstanbul seçimlerinin üç ayağı var bence: Para, bir. Güç, iki. Medeniyet, üç... Bir kere bu kentin 2004 Bütçesi, tam tamına 2.5 katrilyon lira. Az para değil hani!.. Güç tarafı ise malum. İstanbul'a başkan olan, birçok ülkenin başbakanından daha önemli bir konuma geçiveriyor. Hele bir de ardına hükümet rüzgarını almışsa; deme keyfine. Ertesi seçimlerde başbakanlığa aday olsa, kazanma şansı kafadan yüzde 50. Ha, bir de tabii İstanbul; nüfusu, tarihi ve kültürüyle dünya metropolü bir kent. Hakeza tabiat güzellikleri, ekonomik zenginliği ve insan mozayiği... Ayrıca sağlık, eğitim, fuar, kongre ve termal turizmi potansiyeli hiç de gözardı edilemez. Fakat hâlâ içine kapalı ve adeta uyuyan bir dev bu koca şehir. 'İstanbul İmparatorluğu'nu ele geçiren parti, anında önemli bir pozisyona geliyor ve bu avantaj onu bir adım öne çıkarıyor. Bu kesin. Zaten, uyanıkların hepsi biliyor bunu. Her partinin içi onun için kıpır kıpır. Fakat ne hazindir ki, ister iktidar, ister muhalefet olsun, partilerin kafasında; İstanbul Bütçesi'ni 'ham' etmek ve gücü ele geçirmek sevdasından başka yatan bir fikir yok. İstanbul'a katkı yok. Kim ne derse desin, maalesef gerçek bu. İktidarı ele alalım: Popülaritesi var bir kere. Tayyip Erdoğan kimi aday gösterse, seçilme ihtimali çok yüksek. Şahsen ben de, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı'nın iktidar partisinden olması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü, İstanbul, bugünkü şartlarda kendi kaynaklarıyla ayağa kalkacak durumda değil. Ancak, korkuyorum da!.. Korkuyorum, çünkü; ya Erdoğan, ileride kendine alternatif olabilecek bir ismi istemezse? Öyle ya, bunu ondan daha iyi bilen var mı? Halbuki, İstanbul'un karizma sahibi bir lidere ihtiyacı var. Hem de İstanbul'u dünyaya tanıtabilecek kadar karizma sahibi olan bir lidere. Bu konuda baskı unsuru olan İstanbullulardan da pek ümitli değilim, doğrusu. Çünkü, onların suyu aksın, elektriği yansın, yolu yapılsın, belediye otobüsleri düzenli çalışsın yeter. Hele bir de çöpü vaktinde alındı mı, İstanbullu oynar. Entelektüellere ise açıkçası hiç mi hiç güvenim yok. Onlar, ayrı dünyada yaşıyorlar. Biz de entelektüellik, kakara kikiriden öte geçemedi henüz. Çok hazin!.. Şu güzelim İstanbul'u, dünyanın belli başlı medeniyet kenti yapmak için hiçbir çaba göremiyorum; yok çünkü. Yok. Yok!.. MI ACABA?!. ABD, ülkeye giriş yapanların resmini çekip fişliyormuş... Resim parası alıyor mu acaba? * Elma soymak beyni dinlendiriyormuş... İyi de, ikisini birden bulmak mümkün mü? * Başbakan, kişi başına milli gelirin 10 bin dolar olacağını söylemiş... Bu uçuşun hızı ne acaba? * CHP Gürtuna'yı istemeye gidiyormuş... Bu arada AKP de Derviş'i kaçırırsa, şaşmam! * Beşar Esad, artık Hatay'ı istemekten vazgeçmiş... İyi ki, ' Suriye'yi vereyim' dememiş, yanardık! * Kıbrıs'taki Rum gençler Türkçe sövüyorlarmış... Bizimkiler de Rumca yalvarıyorlar ya! * Okuma yazma öğrenen Kibariye'nin ilk işi başbakana mektup yazmak olmuş... Sen çal ben oynayayım, Sayın Başbakanım!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.