Turizmcilerin önceki hafta Antalya-Belek'te gerçekleştirdiği "Turizm Arama Konferansı"na atıfta bulunup sektör temsilcileri ile Turizm Bakanı'nın aynı dilden konuştuklarına dikkat çekmiştim. Aynı dili konuşmak çok önemli. O olmadan ne ortak akıl bulunuyor, ne de problem çözülüyor. Turizm sektörünün problemi yok değil, var elbette ki ama yakaladıkları sinerji onları krizden çıkarmaya yetecek kadar güçlü. Turizm Bakanı Ertuğrul Günay kibar insan, arayıp teşekkür etme nezaketi gösterdi. Okulların 15 gün ertelenerek 24 Eylül'de açılacağını bildirdi ve ayrıca turizm işçisine "ölü sezon primi" ödenmesi hususunda çalıştıklarını söyledi. Turizm sektörü üzerindeki vergilerin hafifletilmesi için Maliye, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı ile birlikte çalıştıklarını bir kere daha hatırlattı. Turizm işletmelerini ihracatçı kapsamına alınması da çok isabetli bir karardı. Sektöre can suyu olacak niteliğe haiz çünkü. Türkiye'de tatil, okulların kapanmasıyla başlıyor, açılmasıyla da sona eriyor neredeyse. Çocuğu olmayan aile yok gibi. Eylül, Akdeniz'in en güzel ayı. Denize girmek, güneşlenmek, orman havası almak isteyenler için mükemmel bir ay. Haziran ve Temmuz'dan çok iyi bir kere. Okuldan dolayı çoğu insan bu ayın tadını çıkaramıyordu. Bundan sonra var ama bu imkân. Kış sporları için durum farklı tabii. De... orası için de başka program yapılıyormuş zaten. Türkiye'de derdi olan tek sektör turizm sektörü değil ki. Reel sektörün geneli sancılı. İş yerleri kapanıyor... insanlar işsiz kalıyor... alacaklı olanlar alacağını alamıyor... Neresinden baksan, zor bir dönem! Her kişi ve işletme başını suyun üstünde tutmak için çaba sarf ediyor. Ancak, ferdi gayretle nereye kadar?!. Sektörlerin problemleri üç aşağı beş yukarı belli. Şartlar da... Stratejilerin sektörlere göre belirlenmesi ve önceliklerin ona göre tespit edilmesi gerekiyor. Maliye Bakanı Unakıtan'ın yaptığı açıklamalar bu konuda sonuç verici adımların atıldığını gösteriyor. Birleşen KOBİ'lere 1 ya da iki yıl vergi muafiyeti getirilmesi hususu mesela. Artık, "Küçük olsun, benim olsun" devri bitti. İşletmelerin bilgi ve sermayelerini birleştirmesi zaruret haline geldi. Uluslararası fonların yönetim şirketlerini Türkiye'de kurmaları halinde vergiyle teşvik edilmesi de isabetli bir karardı. Sanayi ve Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan'ın gayretlerini görmezlikten gelmek mümkün mü? Sağlığını riske atma pahasına çalışıyor adam. Sektör temsilcilerini dinliyor, alabileceği kararları gecikmeden alıyor. Üstesinden gelemediği meseleleri Bakanlar Kurulu'na taşıyor. KOSGEB imkânlarını en doğru ve en faydalı şekilde işletmelere sunmak için müthiş bir performans gösteriyor. Bravo doğru. KOSGEB Başkanı Mustafa Kaplan öteden beri tanıdığım ve takdir ettiğim bir bürokrat. Dürüst ve fazlasıyla çalışkan. Fakat, çalışmanın da bir sınırı var değil mi? Hayır, Kaplan'da sınır yok. 24 saat çalışıp oradan oraya koşuyor.